Suriye'de rejim devrildi, Esad ülkeyi terk etti. Muhalifler hem rejim kontrolündeki hem de PKK/YPG'nin elindeki birçok noktayı ele geçirirken, İsrail ordusu ise güneyden Suriye topraklarını işgale başladı. Suriye'de yaşanan son gelişmeleri Terör ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar değerlendirdi. TGRT Haber canlı yayınına konuk olan Abdullah Ağar, İsrail ve ABD'nin bölgedeki kirli planına karşı uyarılarda bulundu. Ağar'ın açıklamaları şöyle:
"İSRAİL SURİYE'NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ İŞGAL ETTİ"
"Dün İsrail tarihindeki en büyük hava saldırısını gerçekleştirdi. Yaklaşık 250 hedefi vurdu. Esad rejiminin devrilmesiyle beraber 300'e yakın stratejik hedefi imha etti İsrail. Bunların içinde savaş gemileri, savaş uçakları, hava üsleri, deniz üsleri, kamu binaları ve Esad'dan geriye kalan stratejik tesisler ve askeri üsler var. Şu ana kadar yaptıklarıyla Suriye muhalefetinin zaman içerisinde kurabileceği devletin içinde olacak uçak, gemi, teçhizat ne varsa yok etme yoluna girdi.
Dürzilere, Rum Ortodoks Hristiyanlara yönelik karasal alanları ele geçirdiğini görüyoruz. Rusların boşalttığı Bravo hattını ele geçirdiğini görüyoruz. Yani yaklaşık 14 kilometre içeri girdi ve tampon bölge oluşturma iddiasıyla bunları yaptı. Ama Suriye'nin toprak bütünlüğünü fiili bir refleksle işgal etti. Bunların içinde belki de en önemlisi Hermon Dağı diğer adıyla Şeyh Dağı. Burası Suriye'nin en yüksek dağı. 2814 rakımlı tepe. Burası Şam'a 40 kilometre. Yani şu an topçu menziline girmiş durumda Şam. Buradan Batı Bika'ya kadar bütün yolları kontrol edecek bir hakim arazi kesimini ele geçirdi.
"TEK KURŞUN ATMADAN DURUMDAN İSTİFADE EDİP KİLİT NOKTAYI ELE GEÇİRDİ"
Buranın şöyle bir özelliği vardı. İsrail'in hava savunma sistemlerinin ve radarlarının önünde doğal bir engeldi. İsrail'e yapılan alçaktan uçuşların, İHA uçuşlarının sızma kabiliyeti vardı. Bu alanı tek kurşun dahi atmadan ortaya çıkan güç boşluğundan istifade edip ele geçirdi. Buraya yerleştireceği radar, gözetleme ve istihbarat sistemleriyle son derece önemli bir inisiyatifi ele geçirdi. Bunlar son derece tehlikeli. Kimin açısından? Suriye ve bölgenin istikrarı açısından. Bölge jeopolitiğiyle ilgili son derece önemli bir kazanım elde etti İsrail.
"ABD PKK'NIN ÖNÜNÜ AÇIYOR"
Bu süreç içerisinde ABD'nin de DEAŞ'la mücadele kisvesi altında Suriye çöllerinde 75 hedefi vurduğunu gördük. O zaman bir soru sorulmalı. DEAŞ demek ki hala Suriye çöllerinde varlığını devam ettiriyordu. Neden bugüne kadar vurmadınız? PKK/YPG terör örgütü ile neden buraya angaje olmadınız? DEAŞ'la mücadele yalanıyla burada gerekçe ürettiler. Şimdi burada PKK'nın önünü açmaya dair, PKK'nın bu coğrafyadaki meşruiyetini güçlendirmeye dair bir etki üretti. Bu açılardan bakıldığında ABD ve İsrail'in ortaya koyduğu bu etki son derece önemli.
"SURİYE'Yİ İSTEDİKLERİ GİBİ DİZAYN ETMEYE ÇALIŞIYORLAR"
Bir diğer tarafıyla Al-Tanf'teki ABD ÖSO'sunun Şam'a girenlerden olduğunu gözlemliyoruz. Burada en çok dikkat edilmesi gerekenlerden biri de Şam'a giren ABD ÖSO'su dahil olmak üzere Sünni-Arap kimliği üzerinden Suriye'nin bundan sonraki yapılanmasına nasıl sızacakları, nasıl manipüle edecekleri. Ki sadece Al-Tanf'teki ABD ÖSO'su değil, bu yapıların içerisinde devletlere angaje, Sünni-Arap tabanlı örgütlere angaje pek çok yapı ve bileşen var. Bu açıdan bakıldığında ABD ve İsrail'in bir şekilde burada inisiyatiflerini geliştirmeye çalıştıkları ve coğrafyayı kendi istedikleri gibi, Suriye'yi kendi istedikleri gibi dizayn etmeye çalıştıklarını gözlemliyorum.
"SURİYE'NİN KAYNAKLARI PKK'NIN ELİNDE"
Bunların içinde belki de en önemlisi, tabii bütün mesele HTŞ ve onunla beraber hareket eden grupların kısa zamanda Esad rejimini devirmeleri ve Şam'ı ele geçirmeleri oldu. Bunlar muhaliflerin isyanı açısından son derece önemli bir kazanım ama yeterli mi? Kaynağı olan bir coğrafya değil. Esad'ın 135 milyar doları kaçırdığı iddia ediliyor. Şimdi kaynağı yok, parası yok, nasıl inşa olacak? Muhtaç olacak. Muhtaç olmasıyla birlikte kendisine fon sağlayanlar bunu hangi niyet ve amaçla sağlayacak? Suriye'nin kaynakları YPG/PKK terör örgütünün elinde şu anda. Fırat'ın doğusunda ve kuzeydoğusunda. Burada Suriye'nin petrol ve enerji kaynakları var. Suriye'nin verimli arazilerinin yüzde 70'i var. Su var, altın değerinde. Ve ellerinde elektrik dahil olmak üzere pek çok inisiyatif var. Bu kaynaklar muhaliflerin eline geçmeden Suriye'de gerçek anlamda bir başarının ifade edilmesinin doğru olmayacağını düşünüyorum.
"BİRİLERİ PKK'NIN OLAĞANÜSTÜ İNİSİYATİFLER KAZANDIĞI BİR PROJENİN PEŞİNDE"
Muhaliflerin stratejik 2 hedefi vardı. Bu 2 ana hedefin 4 sıklet merkezi vardı. Bunlardan biri Halep, diğeri Şam'dı. Ama diğer sıklet merkezleri birisi Kamışlı diğeri Haseke'ydi. Şu an Kamışlı ve Haseke PKK/YPG'nin elinde. Anlaşılan o ki birileri PKK/YPG terör örgütlü parçalanmış veya parçalanmayacaksa üniter yapısı devam ettirilen ve bu yapıda PKK'nın olağanüstü inisiyatifler kazandığı bir projenin peşinde. O yüzden HTŞ ve beraberindeki grupların neler yapacağını merak ediyorum. Ama o eksenden gelecek bir hamlenin gecikmesi dahil olmak üzere fiili bir grubun oluşturulabileceğini öngörüyorum. Bu açıdan bakıldığında Suriye Milli Ordusu'nun Tel Rıfat'tan başlayıp Münbiç'i ele geçirmesi ve buradan Tabka-Rakka hattına sarkması son derece önemli. Asıl önemli olan 2019'da başlayan ama ABD baskısıyla yarım kalan Barış Pınarı Harekatı'nın alanının tamamlanması ve etkinin ikinci sıklet merkezine doğru kayması son derece önemli.
"PKK DEVLETİNİ BİZE DAYATACAKLAR"
Görebildiğim şudur; ne yazık ki bir PKK devletini, terör devletini bize dayatacaklar ve fiili bir oldubittiyle bunu gerçekleştirmeye çalışacaklar. Bir diğer tarafıyla da özellikle Irak tarafındaki Süleymaniye'den başlayıp Kerkük, Sincar, Mahmur üzerinden PKK'nın elinde tuttuğu bölge ve şu an yeniden şekillenmekte olan bölge ile beraber İsrail'e kadar sürdürülebilir bir coğrafya oluşturmaya çalışacaklar. Buna dair son derece tehlikeli bir süreç, kurulmuş tuzaklar var. Türk devletini ve kamuoyunu aldatmaya, şaşırtmaya, oyalamaya yönelik birtakım taktiklerin hem içeride hem dışarıda devreye girdiğini düşünüyorum. Zaman kazanmaya çalıştıklarını görüyorum ve bir gerçekliği Türkiye'ye kabul etmeye çalıştıklarını düşünüyorum. Buna dair içimde çok kuvvetli endişeler ve kaygılar var.
"ÇOK DİKKATLİ OLMALIYIZ"
Elbette Türkiye Cumhuriyeti Devleti bunları görüyor, bunları hesap ediyor ve gerekli tedbirleri alıyor. Açıkçası hem içeride hem dışarıda Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve bizimle beraber hareket eden SMO'nun kazanımlarını engellemeye, durdurmaya çalışan bir sürecin de bugünlerde devreye girdiğini düşünüyorum. Çok dikkatli olmamız gerekiyor. Kıvrak bir karar mekanizması, kıvrak bir eylem hareket mekanizması acilen devreye sokulmalı. Çünkü özellikle PKK'nın alanları genişledi. Ve PKK'lı bir çözüm kesinlikle kabul edilemez. Çünkü Türkiye için varoluşsal bir tehdide karşılık gelir. Birileri bir şekilde PKK'lı bir çözümü hem bize hem de muhaliflere dayatmaya çalıştı. Bu kesinlikle kabul edilmemeli ve bu coğrafya PKK/YPG'den kurtarılmalıdır.
"BÜTÜN HESAPLARI TÜRKİYE'Yİ OYALAMAK"
Kürdistan Yurtseverler Birliği Başkanı Bafel Talabani'nin kullandığı 'sözde Kürt sorunu' ifadesine karşı çıkan Ağar, Suriye'de bir Kürt sorunu değil Kürtçülük sorunu olduğunu belirterek şöyle konuştu:
"O coğrafyada bir Kürt sorunu yok. PKK/YPG üzerinden, bunun Irak ve Suriye'deki destekçileri üzerinden Kürt etnik kimliğini kullanarak ABD ve İsrail'in menfaatlerine hizmet eden bir alanın oluşturulmaya çalışıldığını görüyorum. Açıkçası çok dikkatli olunmalı, tedbir geliştirilmeli. Türkiye'nin devreye girmesi son derece önemli. Çünkü bütün hesapları Türkiye'yi oyalamak, zaman kazanmak, başarabilirlerse Türkiye'yi engellemek, başaramazlarsa geciktirmek."