Ulaşımın karbonsuzlaştırılması, iklim değişikliği hedeflerine ulaşmanın en kritik unsurlarından biri olarak öne çıkıyor. Ulaşım sektörü, dünya genelinde gerçekleşen CO2 emisyonlarının %23'ünü oluşturuyor ve bu emisyonların yaklaşık yarısı arabalar ve hafif ticari araçlardan kaynaklanıyor. Bugüne kadar, araçların egzozlarından çıkan emisyonları azaltmak üzerine birçok çalışma yapıldı. Ancak, BMW'nin Sürdürülebilirlik ve Hareketlilik Stratejisi Başkanı Dr. Thomas Becker'e göre, araçların üretim süreçlerinin de göz önünde bulundurulması gerekiyor.
ELEKTRİKLİ ARAÇ ÜRETİMİ ZORLU BİR SÜREÇ
Otomotiv üretiminde karbonsuzlaştırma kolay bir iş değil. Uluslararası Enerji Ajansı'na göre, içten yanmalı bir araç üretimi ortalama 6 ton CO2 emisyonu oluştururken, elektrikli araçlarda bu rakam 8 tona kadar çıkıyor. Bu emisyonları hesaplamak sadece firmanın doğrudan katkılarını değil, aynı zamanda tedarikçilerinin karbon ayak izini de göz önüne almayı gerektiriyor.
Becker, tedarik zincirinin yeşillendirilmesinin önemini vurguluyor, "Paris Anlaşması'nın hedeflerine ulaşmak istiyorsanız, tedarik zincirinizde de bir şeyler yapmanız şart. Sadece motoru değiştirmek sizi olması gereken noktaya götürmez." ifadelerini kullanıyor.
BMW, karbon hedeflerine ulaşmak için sürdürülebilirlik vizyonunu sadece doğrudan sorumlu olanlara değil, organizasyonun tüm kademelerine yaymayı amaçlıyor.
Becker, tedarikçilerin bu konuda yenilenebilir enerji kaynaklarını daha fazla kullanma konusunda kararlı olduklarını belirtiyor. Ancak geri dönüştürülmüş malzemelerin performansı ve saflığının artırılması gerektiğinin de altını çiziyor. Münih'teki pilot söküm fabrikası, BMW’ye bu konuda önemli dersler sağlıyor. Geri dönüştürülmüş malzeme kalitesini artırmak için Almanya'da bilimsel araştırmalar yürütülmüş, Fransa'da ise bu konuda yapılabilecek iyileştirmeler üzerine çalışmalar gerçekleştirilmiş.
KAPILARIN İÇ KISMINDA GERİ DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ MALZEMELER KULLANILIYOR
Geri dönüştürülmüş malzemeler, artık düşük kaliteli bir seçenek olarak görülmüyor. Hatta bu malzemeler, yenilikçi yapıları sayesinde müşteriler tarafından talep ediliyor. Örneğin, BMW'nin ketenden üretilen ve karbon fiber gibi görünen bir malzemesi mevcut. Ancak geri dönüştürülmüş malzemeler her zaman en uygun yerlerde kullanılmalı. Becker, "Kapıların iç kısımlarında %100 geri dönüştürülmüş plastik kullanıyoruz, ancak tampon gibi parçalar daha kritik olduğu için burada başka malzemeler tercih ediliyor." diyor.
BMW’nin döngüsel ekonomi anlayışı, aracın tasarım aşamasından başlıyor. iVision Circular konsepti bu yaklaşımı örnekliyor ve bu fikirler yakında piyasaya sürülecek olan Neue Klasse elektrikli araçlarına entegre ediliyor. Becker, ''Neue Klasse, sürdürülebilirliği ürünün merkezine koyan ilk ürün ailesi olacak.'' diyor. Bu vizyon, sadece aracın ömrünün sonunda nasıl geri dönüştürüleceği değil, üretim aşamasında da çevresel faktörlerin göz önünde bulundurulmasını içeriyor.
İÇTEN YANMALI ARAÇLAR ESNEKLİK SUNUYOR
BMW, elektrikli araç pazarının her zaman sorunsuz bir geçiş süreci sunmayacağını kabul ediyor. Ağustos ayında Avrupa'da elektrikli araçların pazar payı düşerken, BMW içten yanmalı motor platformlarını kullanarak esneklik stratejisini sürdürüyor.
Becker, "Müşterilerimiz BMW’nin tasarımını önemsiyor, sürücü sistemi seçimi ise ikinci planda." diyor. Bu esneklik, şirketin üretim ağını daha verimli kullanmasına olanak tanıyor.
BMW, aynı fabrikada hem içten yanmalı motorlu araçlar hem de elektrikli araçlar üretme yeteneğiyle fark oluşturuyor. Becker, "Münih’te bunu yapıyoruz ve Macaristan’daki Debrecen fabrikamızda da aynı stratejiyi uygulayacağız." diyor. Bu yaklaşım, markanın talebe hızlıca yanıt verebilmesini sağlıyor.
ELEKTRİKLİ ARAÇ MALİYETLERİ YÜKSEK
Elektrikli araçlar, içten yanmalı motorlu araçlara göre hala pahalı olmasına rağmen, farklı avantajlar sunuyor. Becker, "Batarya maliyetlerini daha da düşürmek, sektörün stratejik önceliklerinden biri." diyor. BMW’nin elektrikli modelleri, hem performans hem de maliyet açısından içten yanmalı motorlu araçlara güçlü bir alternatif sunmaya devam ediyor.