Ekonomist ve akademisyen Prof. Dr. Hakan Kara, Türkiye’nin konut alım gücü açısından en zayıf ülkelerden biri olduğunu açıkladı. Sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada Kara, konut alım gücünü etkileyen üç temel faktöre dikkat çekti. Konut fiyatlarındaki artış, yüksek kredi faiz oranları ve hane halkı gelirindeki yetersizlik.
KİRACI SAYISINDA HIZLI ARTIŞ
TÜİK’in 2010-2023 yıllarını kapsayan "Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri"ne göre, ev sahibi olanların oranı hızla düşerken kiracı sayısında belirgin bir artış yaşandı. Son dönemde enflasyonda görülen kısmi gerilemeye rağmen, konut fiyatlarının yüksek seyri ve kredi faizlerinin artışı, barınma maliyetlerini ciddi şekilde artırmaya devam ediyor.
"KONUT ALIM GÜCÜNDE EN ZAYIF ÜLKELERDEN BİRİYİZ"
Prof. Dr. Hakan Kara, sosyal medya hesabından paylaştığı grafikle Türkiye’nin konut alım gücü bakımından en zayıf ülkelerden biri olduğuna dikkat çekti, Kara, yaptığı açıklamada, "Endeksin üç bileşeni var: konut fiyatı, konut kredi faizi ve hane halkı geliri. Son yıllarda bizde her üçü de konut alım gücünü zayıflatan yönde gelişti" dedi.
KONUT ALIM GÜCÜNDE SERT DÜŞÜŞ
Prof. Dr. Hakan Kara’nın paylaştığı verilere göre, Türkiye’de konut alım gücünü gösteren endeks, son yıllarda sert bir şekilde geriledi. Konut fiyatları, yüksek faiz oranları ve düşen gelirler, bu düşüşün ana nedenleri arasında gösteriliyor. Endeksa’nın verilerine göre, Nisan 2023’te yüzde 65,2 olan konut satın alınabilirlik endeksi, bir yıl içinde yüzde 49,9 seviyesine gerileyerek yüzde 23,4 oranında düştü. 2024 Temmuz itibarıyla ise konut fiyat artış hızının yavaşladığı görülse de yıllık bazda yüzde 36 oranında yükseliş devam etti.
BARINMA KRİZİ GÜN GEÇTİKÇE BÜYÜYOR
Uzmanlar, konut krizinin çözümü için hane halkı gelirlerinin artırılması ve uygun kredi olanaklarının sunulması gerektiğine vurgu yapıyor. Ancak mevcut ekonomik koşullar, konut fiyatlarındaki sürekli artış ve kira maliyetlerindeki hızlı yükseliş, barınma krizini daha da derinleştiriyor. Prof. Dr. Hakan Kara’nın açıklamaları, Türkiye’de barınma konusundaki zorlukları bir kez daha gündeme taşırken, etkili ve sürdürülebilir politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini gözler önüne seriyor.