Son haftalarda Türkiye’de artan arkeolojik araştırma ve kazılara yenileri eklendi. Kazılarda çok farklı bulgular elde edilirken tarihi eserler koruma altına alınıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Halil Tekin ve ekibi tarafından Kelibişler Mahallesi kırsalındaki höyükte yürütülen kazı çalışmalarının bu yıl bir etabı tamamlandı. Domuztepe Höyüğü'nde yapılan kazı çalışmalarında milattan önce 5450 yıllarına ait (yaklaşık 7 bin 450 yıl öncesi) tabakada 3 metre çapında üç silo kalıntısına ulaşıldı.

Kazı çalışmalarının 30 yıldır devam ettiğini belirten Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Halil Tekin, bulgularla ilgili ''Bunlar yaklaşık 3 metre çapında tek sıra taş temelli ama bunların üst kısımlarının ahşap, saz ve dallarla kaplı olduğunu düşünüyoruz.'' dedi.

DEVASA SİLOLAR ÇIKIYOR

İklimsel değişiklerle ilgili bulguların olduğunu belirten Tekin, ''Dolayısıyla şiddetli bir kuraklık var, ısı yükselmiş, yağış seviyesi düşmüş ve bu insanlar ciddi bir biriktirme ihtiyacı hissetmiş. Öylesine bir biriktirme var ki devasa silolar çıkıyor." ifadelerini kullandı. Kendilerinden önceki heyetin yine aynı bölgenin 20 metre doğusunda 4 büyük silo bulduğunu hatırlatan Tekin, kazılar sürdükçe höyüğün birçok yerinde devasa silolarla karşılaşmanın normal olduğunu belirtti.

Azzam Garip Halep Valisi oldu! Azzam Garip Halep Valisi oldu!

SÜMER'İN EN ERKEN EVRESİ

Tekin, dönemin sosyal hayatını yansıtan önemli bulgulara ulaşıldığına işaret ederek, ''Siloların yanında sayma amaçlı, 'sayaç' diye Türkçeleştirdiğim, İngilizce'de 'token', Fransızca'da 'jeton' denen nesneler var. Çoğunlukla taş veya pişmiş topraktan yapılmış kapların yuvarlatılmasıyla elde edilen bazen üçgen veya silindir nesnelerle bir bakıma kayıt tutuluyor. Yani yazının üç boyutlu halini görüyoruz. Bu silolarla bağlantılı çanak çömleğe de baktığımızda erken Sümer olarak tanımladığımız ve bambaşka bir çanak çömlekle karşı karşıyayız. Aşağıda Halaf'ın çok zengin figüratif, öykücü anlatımını içeren seramik değişmiş, onun yerine erken Sümer'in seramiği geliyor. Yani burada aslında erken Sümer'in en erken evresini buluyoruz." ifadelerini kullandı.

GÖBEKLİTEPE İLE SÜMER'İ BİRBİRİNE BAĞLIYOR

Ayrıca alanda yapılan kemik ve botanik analizlerde siloların organik malzeme biriktirmede kullanıldığı tespit edildi.

Domuztepe Höyüğü heyeti olarak "Göbeklitepe ve çağdaşlarından sonra ne oldu?" sorusunun cevabı için çalışmalara başladıklarını dile getiren Tekin, "O muazzam anıtsal yapılar, onları oluştran topluluklar nereye gittiler ve nasıl bir yaşama döndüler? Domuztepe o anahtarı çözecek olan, o potansiyele sahip yerlerden biri ama daha da önemlisi, 'Domuztepe'den sonra ne oldu?' sorusunu da biz burada bulduk. O da Sümer. İşte Domuztepe, Göbeklitepe ile Sümer'i birbirine bağlayan halka. Çok önemli bir halka olarak, bir potansiyel olarak önümüzdeki onlarca yıl sürecek olan kazılarla her yıl yeni, güçlü kanıtlar sunarak kamuoyuyla bunları paylaşıyoruz." ifadelerini kullandı.

MÜHÜRLERDE GEOMETRİK ANLATIM BİÇİMİ VAR

Arkeolojik kazı çalışmalarında damga mühürler de bulduklarına işaret eden Tekin, bu mühürlerin o dönemin sanat anlayışı ve sembolizmi hakkında ipuçları verdiğini aktardı.

Tekin, eski dönemde mührün, ticari malzemelerin mülkiyetini veya güvenliğini sağlamak için kullanıldığını, aynı zamanda üzerindeki geometrik desenlerin o dönemin sanat anlayışı ve sembolizmi hakkında ipuçları verdiğini belirtti.