CHP lideri Özgür Özel, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanması ve belediyeye kayyım atanması sonrası bugün Esenyurt'ta gerçekleşen mitingde konuştu.
"BÜTÜN MUHALİFLERİ UYARIYORUM, BU TUZAĞA KİMSE DÜŞMESİN"
Bir takım sosyal medya hesaplarından şöyle yazıyorlar; DEM Parti, CHP, muhalefet Meclis'ten çekilsin. Sine-i millete dönün erken seçim yapılsın. Bakın ben size hesabı söyleyeyim tut ki 130 vekil sadece biz ya da toplam 200 vekil sine-i millet dedik.
Sine-i Millet erken seçim doğurmuyor, ara seçim doğuruyor. Ara seçim 90 gün sonraki ilk seçim. Sen seçilmişsin bir daha girmiyorsun, AK Parti ile MHP giriyor. O 200 milletvekilini 100'ünü alıyor. Ya da 130 milletvekilin 80'ini alıyor.
Mevcut 320'nin üstüne ekliyor. 400 vekili alıyor, ne sana ne bana ihtiyacı olmadan Anayasa'yı değiştiriyor. Canı ne istiyorsa onu yapıyor. Buradan bütün muhalefet yapanları uyarıyorum. Sine-i millet erken seçim demek değildir. AK Parti ile MHP'nin kurduğu tuzaktır, bu tuzağa kimse kapılmasın.
ERKEN SEÇİM ÇAĞRISI
Ama biz erken seçim için ne gerekiyorsa onu yaptırmaya sesimizi yükseltmeye hep beraber mecburuz. Ben CHP'nin genel başkanı olarak sizlere söz veriyorum ki tüm kurumlarımızın gücüyle örneğin yarın, sabahleyin yarın grup toplantımızı Ahmet Özer'i ziyaretimizin hemen sonrasında Silivri Cezaevi'nin hemen önünde yapıyorum.
Protestoya katılan, açıklamalar yapan ve kendisini arayan partilere teşekkür eden CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Cumhuriyetimizin 101. yılını kutladık. 101 yılında nice badireler atlattık. Darbeler, darbe girişimleri, terör saldırıları yaşadık ama yıkılmadık. Karşımıza her türlü kötülüğü diktiler, sinmedik, eğilmedik, teslim olmadık. Bugün de millet iradesine bir saygısızlık eden iktidarın ve onun büyük küçük, görünür görünmez ortaklarının giriştiği bu darbeye karşı dimdik ayaktayız, biriz, beraberiz" dedi.
Bugün, dün yaşanan büyük hukuksuzluklardan sonra Esenyurt Belediyesi'nin önüne bir çağrı yaptık. Ancak, dün Esenyurt'un seçme hakkına el koyanlar, kayyum eliyle belediye binasına, binanın önündeki Özgürlük Alanı'na el koymaya kalktılar.
Devletimizin, devletimizin polisini, kanunsuz emirlerle o alanı küçültmeye, sizi bizi, irademize sahip çıkarken güçsüz göstermeye kalktılar. Onlara verilecek cevap şuydu: Geldik, il başkanımızla diğer partilerin yöneticileriyle görüştük ve sordum. Dedim ki: "Esenyurt'un en büyük alanı, en büyük meydanı neresi?" dedim. Burasını söylediler. "Orayı dolduracağız." dedim. "Orayı."
"BURADA BİR İLK GERÇEKLEŞİYOR"
Burada bir ilk gerçekleşiyor. Meydanda, bir siyasi partinin belediye başkanına yapılan bir haksızlık var. Ama meydanda biraz önce isimleri ayrı ayrı sayılan tüm siyasi partilerin bayrakları var, dayanışma duyguları var.
Biraz önce, DEM Parti'nin Sayın Eş Genel Başkanının dayanışma söylemlerini işittik. Kendisine eşlik eden grup başkan vekillerine, milletvekillerine, Türkiye İşçi Partisi milletvekillerine, EMEP milletvekillerine, Saadet, DEVA, Gelecek ve Sol Parti'nin il başkanlarına, yöneticilerine, ilçe başkanlarına bu büyük dayanışma için yürekten teşekkür ediyoruz.
Ayrıca yayınlamış oldukları, yayınlamış oldukları açıklamalar, beni arayarak bildirdikleri dayanışma duyguları ve yaptıkları, kurdukları, kurumsal tutumlarla DEVA Partisi'nin Sayın Genel Başkanı Ali Babacan'a, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal'a, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Sayın Erkan Baş'a, EMEP'in Sayın Genel Başkanı Seyit Aslan'a, Gelecek Partisi Genel Başkanı Sayın Ahmet Davutoğlu'na ve kurumsal açıklamalarıyla güç veren Saadet Partisi'ne ve Sol Parti'ye yürekten teşekkür ediyorum.
Bu darbeye karşı dimdik ayaktayız, birlikteyiz, beraberiz
Yayına ne kadar gidiyor bilmiyorum ama duymasını istiyorum. Ahmet Başkan Esenyurt Meydanı. On binler hep beraber azdan haykırıyor. "Ahmet Başkan yalnız değildir" diyorlar.
"ÇİLİNGİRLE KIRARAK EVİNİN KAPISINA DAYANDILAR"
Dün, dün yaşanan süreç tamamen hukuksuzluk, tamamen usulsüzlük, tamamen bir kumpasın tüm işaretlerini barındırmaktadır. Ahmet Başkan her sabah 8.30'da gittiği belediyeye, 8.30'da davet edilse ifade vermeye gidebilecekken sabah 5'te çilingirle kırarak evinin kapısına dayandılar. Eşi telaşla, korkuyla kapıyı açtı. Durumu izah etmek yerine itip geçtiler.
"Müsaade edin, uyandırayım gelsin" dedi. "Hayır" dediler. Ahmet Özer'in yatak odasına gidip polisler kendisini bizzat uyandırdılar. Bunu bilerek yaptılar. Oradaki muamele, kötü muamele, ahlaksız muamele, kanunsuz muamele eninde sonunda bir kez daha bu milletin vicdanından dönecektir. Bunu bir kenara yazın. Yanında belediyeye aynı zamanda, eş zamanlı gittiler.
Devlet dairesinin, devletin belediyesinin kapısını balyozla kırdılar. İçeri girdiler. Kapıda avukatlar yetişip, belediye meclis üyesi avukatlarımız yetişip aramaya hakları olduğu için tanıklık etmek istediler, içeri alınmadılar. Ne evde avukat vardı ne belediyede. Ve Ahmet Başkan'ı tutuklarken bu hukuksuzca temin edilen bazı evrakları, kitapları, dergileri kimin oraya koyduğunu bilmediğimiz, Ahmet Başkan'ın ilk kez gördüğü bir kitap taslağını bile tutuklanırken gerekçe diye gösterdiler.
Onun için ve tutuklama sırasında efendim onunla görüşmüş, bununla görüşmüş. "Eğer 10 yıldır dinliyorduk" diyor. "10 yıldır terörle irtibatlı" diyor. 10 yıl geriye kimin teröristlerle telefonlaştığına gidersek AK Parti'de FETÖ terör örgütüne mensup olmayan 10 kişi kalmaz, 10 kişi.
Diyor ki 2015 yılında, diyor ki "Sen" diyor "Remzi Kartal'la belli sayıda telefon görüşmesi yapmışsın." Bir bakıyorsunuz, 2015 yılında Remzi Kartal'la, o dönemin AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, Meclis Başkan Vekili, her ikisi de milletvekili oturmuşlar, yemek yemişler.
Ya da geçtiğimiz seçim o zamanlar Munzur Üniversitesi'nden getirdikleri sosyolog gidip de adadan mesaj getirince onu okuyan öğretim görevlisi Remzi Kartal'la 8,5 saat görüşmüş, 8,5 saat. "Remzi Kartal'la görüştü" diye içeri atmaya kalkarsanız AK Parti'de kimse kalmaz, yöneticiniz de kalmaz sizin.
"BİR ÜLKEDE SORUN VARSA SORUNUN SAHİBİNE SORULUR"
Bu meydanda, bu meydanda Esenyurt'ta konser verilmiş. Şarkıcı gelmiş, konser vermiş. Efendim, "Bu şarkıcıyı getirmek terör örgütüyle ilişkiymiş." Kardeşim, eğer o şarkıcının yaptığı iş terörse onu dinleyen Esenyurt Kaymakamı'nı ne yapacağız? Esenyurt Kaymakamı'nı?
Ne sanat, ne siyaset, ne yakınının ölümünde açılan taziye telefonu, ne 10 yıl önceki telefon görüşmesi terörle ilişkilendirilemez. Ancak yapılan iş Ahmet Özer'in özülünde önce Esenyurt'un, sonra İstanbul'un, sonra Türkiye'nin iradesine ipotek koymaktır. Çıkmışlar bilindik numaralarla, Şafak operasyonlarıyla, FETÖ'den kalma kumpaslardan medet umarak Ahmet Özer'i görevinden uzaklaştırıyorlar ve bunlar dönüp diyorlar ki: "Terör sorununu biz çözeceğiz ama Türkiye'de Kürt sorunu yoktur" diyorlar.
Buradan açıkça söylüyorum, bir ülkede bir sorun varsa sorunun sahibine sorulur. Eğer bir sorunun olup olmadığına o ülkede yaşayanlar değil de yönetenler karar veriyorsa o ülkede diktatörlük var demektir.
Açıkça söylüyoruz, bir ülkede bir sorunu yaşayanlar sorunu söylüyor ve bu sorun tartışılıp çözülüyorsa orası demokrasi diye anılır.
Yok, ülkeyi yönetenler buna karar veriyorsa orası otokrasi'dir, orada otoriterler vardır ve o ülke demokrasi değildir. Bugün "Kürt sorunu yok" diyenler Esenyurt'ta yaptıklarıyla, kayyum politikalarıyla Kürt sorununun var olduğunu kendileri sadece Türkiye'ye değil, bütün dünyaya ilan etmişlerdir.
AHMET ÖZER'İN MESAJINI OKUDU
"İlk sözümüz personel ve arkadaşlarımın işlerine dört elle sarılmasıdır. Vatandaş asla mağdur olmamalıdır! Daha güçlü çıkacağım ve hizmetlerime kaldığım yerden devam edeceğim."
Recep Tayyip Erdoğan, ahmak davasıylan mı kumpas davasıylan mı onlan mı bunlan mı diye düşünme. Aklından geçeni piyonlarına, cellatlerına yaptırmaya çalışma. Cesaretin varsa, zaten bıçak kemikte, kaçma çık karşıma.
Çık karşıma, biz seçime hazırız, el mi yaman bey mi yaman. Varsa cesaretin, sayın Erdoğan, bir ses duyuyorum. Sen duyuyor musun? Sen dün sözünü dündün, maşanla silahşörünle talimatınla sözünü söyledin.
Bak Esenyurt'un meydanı sözüne karşı ne diyor duyuyor musun? Hükümet istifa diyorlar.
Bir daha söylüyorum Erdoğan, Esenyurt meydan tek yürek tek ses sana sesleniyor. Hükümet istifa diyorlar.
Senin seçim kaybetme korkun, Esenyurt'tan başlayıp İstanbul'u, İstanbul'dan sonra Türkiye'yi kuşatma planının farkındayız.
İstiyorsun ki kutuplaşma olsun, gerilim olsun vatandaş derdini konuşamasın. İşsizlik var, yoksulluk var, hayat pahalılığı var, enflasyon yüksek.
Devlet Bahçeli eliyle Kürt sorununu görmeyen bir açılım yaptılar. Bir kişi konuşacak, bir kişi istediğini alacak bu al ver ile herkes istediğini alacak. Buna karşı toplumsal mütabakat çağrısı yaptım, yapmaya devam ediyoruz.
TERÖRÜN BİTMESİ İÇİN HER ŞEYE VARIZ
Anaların gözyaşlarını durmasına, terörün bitmesi ve şehitlerin gelmemesi için her şeye varız; gizli pazarlıklara anayasa değiştirmeye yokuz.