CHP'de, dün Parti Meclisi'nde yapılan toplantıda Ankara'nın Çankaya ilçesinde aday olarak Hüseyin Can Güner belirlendi.

CHP'de yerel seçimlere ilişkin belediye başkan adayları belirlenmeye devam ederken, kamuoyunda en fazla merak edilen ilçelerinden birisi "CHP'nin kalesi" olarak nitelendirilen Çankaya oldu.

Parti Meclisi dünkü toplantıda, mevcut başkan Alper Taşdelen'in yerine avukat Hüseyin Can Güner'i aday gösterdi.

HÜSEYİN CAN GÜNER KİMDİR?

Hüseyin Can Güner, 1993 yılında Ankara'da doğdu.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 2015 yılında mezun olan Güner, Cumhuriyet Halk Partisi'ne 2012 yılında kaydoldu.

Güner, Ankara İl Gençlik Kolları Üniversite Komisyonu'nda, Sosyal Demokrat Öğrenciler örgütlenmesinde ve Çankaya İlçe Gençlik Kolunda çalışmalar yürüttü.

2013-2014 yıllarında Etimesgut Gençlik Kolu Başkanlığı görevinde bulunan Güner, 2014-2016 yılları arasında Genel Merkez Yerel Yönetimler Komisyonu'nda görev aldı.

2018-2020 yılları arasında CHP Çankaya İlçe Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Hüseyin Can Güner, 2020-2023 yılları arasında CHP’yi temsilen Çankaya İlçe Seçim Kurulu üyeliğinde bulundu.

14 Mayıs 2023 Milletvekili Genel Seçimlerinde Ankara 1. Bölgeden Milletvekili adayı olan Güner, İkinci Yüzyıl Dergisi Yayın Kurulu Üyeliği ve Türkiye Tenis Federasyonu Disiplin Kurulu Üyeliği görevlerinde de bulundu.

Güner ayrıca Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği üyesi.

HAYAT HİKAYESİ

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Hüseyin Can Güner'in hayat hikayesini 5 yıl önce Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmada anlatmıştı.

Özel, hakimlik ve savcılık sınavını kazanan Güner'in 'Alevi' olduğu için mülakatta elendiğini belirtmişti.

Özgür Özel, söz konusu konuşmasında şunları söylemişti:

"Genel Başkanımızla (Kemal Kılıçdaroğlu) ile birlikte bir kadın cezaevindeyiz 8 Mart'ta. Belirli bir yaşta, oranın emekçisi olduğu bilinen, etrafındaki tüm personel tarafından saygıyla karşılanan, eski adıyla gardiyan olan bir kadın infaz koruma memuru... Kadının bir tanecik oğlu var, oğlu da 3-4 yaşlarındayken baba ölüyor. Kadın bir maaşa kalıyor, o maaşla da oğlunu büyütmeye başlıyor.

Bu oğlan, imkansızlıklar içinde hayata annesinin verdiği tutunma mücadelesine katkı vererek ve ondan feyz alarak öyle bir çalışkan oluyor ki, okul birincisi kontenjanından Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni kazanıyor. Orada da durmuyor ama imkanları da yok. Danışmanlık görevleri yapıyor. Hukuk Fakültesi'ni dereceyle bitiriyor.

Bir tane hayali var, çocukluğundan beri gördüğü hakim, savcı amcalarından bir tanesi olacak. Sınava giriyor, ilk sınavda 20 bin kişiden 1800'üncü oluyor. Mülakata çağırılıyor ve eleniyor. 

Hırs yapıyor ve daha çok çalışıyor. Bu sefer on binlerce kişi içinden 200'üncü oluyor. Tekrar mülakata girecek. Ama çok umutsuz. Bundan biz haberdar oluyoruz. 'Bu dönemde subjektif kriterler var' diyorlar. Biz Veli Ağbaba ile birlikte resmi randevu alıyoruz Adalet Bakanlığı Müsteşarı'ndan ve durumu daha detaylı anlatıyoruz. 

Müsteşar diyor ki, 'İyi ama Bakan Bey'in de haberi olması lazım.' Hç sevmem muhalefet milletvekili bir bakana gitsin. Kendi bir seçmenim, akrabam, eşim, dostum için hiç yapmadım. Bu çocuk için kalktım gittim. Sayın Bakan dedim, 'Bu arkadaşın bir tane kusuru var tespit edilebilen. Bu çocuk Alevi ve bu yüzden atanmadığını düşünüyor. Bu çocuk FETÖ'cü olabilir mi, annesi hala cezaevinde görev yapıyor, atardınız cezaevinden. Bu çocuk başka bir terör örgütüne üye olabilir mi? Öyle olsaydı bu çocuk bugüne kadar devletin bir yerde hışmına uğrardı.' Sayın Bakan cebine koydu; koyuş o koyuş... Sonuç açıklandı, Hüseyin Can yine atanamadı."