GÜNDEM

Cumhurbaşkanı Erdoğan ödül töreninde konuştu! 'Batı'dan çok batıcı zihniyete' yüklendi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'daki Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni'nde yaptığı konuşmada 'Batı'dan çok batıcı zihniyete' yüklendi. 'Batıcı' anlayışın Türkiye'nin kültür hayatında büyük yara açtığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Avrupa, Amerika, Uzakdoğu ülkelerinin müzik listelerini ezbere bilen, kendi tarihinden birkaç bestekâr, aşık, söz ve saz üstadını bilmeyen insanlarımızı gördükçe, inkar politikalarının yol açtığı tahribatı çok daha net görebiliyoruz." dedi.

Abone Ol

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan​, Ankara'da Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni’nde yaptığı konuşmada, kültürel mirasın korunması ve yeni nesillere aktarılması için yapılan çalışmalara dikkat çekti. Erdoğan, bu süreçte emeği geçen sanatçı ve ustaların toplum için büyük bir değer taşıdığını belirtti.

Modern kültür endüstrisinin toplumların kültürel birikimlerine zarar verdiğini söyleyen Erdoğan, bu bağlamda yerel sanatkârların önemine vurgu yaptı. "Gönülle yapılan her şey sanattır. Yüreklerinde aşkı, ellerinde mahareti taşıyan sanatkârlarımız bizlere bu değerleri yaşatmaya devam ediyor" diyen Erdoğan, sanatın sevgi ve bağlılıkla sürdürülebileceğini ifade etti.

Erdoğan konuşmasında Türkiye​'deki 'Batı'dan çok batıcı zihniyete' yüklendi. Cumhurbaşkanı, "Avrupa, Amerika, Uzakdoğu ülkelerinin müzik listelerini ezbere bilen, kendi tarihinden birkaç bestekâr, aşık, söz ve saz üstadını bilmeyen insanlarımızı gördükçe, inkar politikalarının yol açtığı tahribatı çok daha net görebiliyoruz." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları şu şekilde: 

"Bugünlerde sanatçılarımızın kültür mirasını yaşatmak adına verdiği mücadeleyi son derece kıymetli buluyorum. Türkiye'nin her vilayeti, ilçesinde yaşanan insan hazinesi vasfını haiz nice insanımız, değerimiz mevcut. Bu insanlarımız beceri ve ürünleriyle ülkemize ve dünyaya eşsiz eserler kazandırıyorlar. Aslında gönülle yapılan, alınteriyle üretilen, emek, sabır ve göznuruyla işlenen her şey sanattır. Asli değerlerimize mirasımıza sahip çıkan, onu yaşatmak, yeni kuşaklara aktarmak için ömür harcayan insanlarımızın her biri esasen yaşayan birer hazinedir.

2008-2022 yılları arasında toplam 67 miras taşıyıcımızı ilan ettik. Kültürümüzü yaşatan, yeniden yorumlayan geniş kitlelere ulaştıran ustalarımızı rahmetle yâdediyorum. 2024 yılında da başarılı eserler vücuda getiren 25 yeni usta ve sanatçımızı yaşayan insan hazinelerimize dahil ettik. Bu isimleri sizlerin ve bizi ekranları başında izleyen milletimizin huzurunda tek tek zikretmek istiyorum.

USTA İSİMLERE TEŞEKKÜR!

Hattat Mehmet Özçayı, Nakkaş ve müzehhibe Dürdane Ünver, Nakkaş Nilgün Gencer, İpek Hereke Dokuma Ustası Nuray Kıvanç, Çömlek Ustası Ahmet Taşhomcu, Çilingir ve Metal işçiliği ustası Hüseyin Şahin Özdemir, Buldan Bezi Dokuma Ustası Selahattin Kaçanoğlu, Sim Sırma Nakış İşleme Ustası Nur Dikilitaş, Ahşap Oyma Ustası Osman Nergiz, Geleneksel Kapı ve Kapı Süsleme Ustası Şerif Mehmet Akgün, Taş İşleme, Modern Yapım Ustası Dursun Köroğlu, Karagöz Ustası Recep Şinasi Çelikkol, Keçe Sanatçısı Celalettin Berberoğlu, Çini ve Seramik Sanatçısı Adil Can Güvenik, Geleneksel Müzik Gülay Diri, Mahya Ustası Kahraman Yıldız, Sıcak Demir Ustası Yusuf Bayyiğit, Sedefkâr Altın Gümüş Kakma Ustası Mehmet Zeki Kuşoğlu, Tesbih Yapım Ustası Bünyamin Korucu, Hadim Bezi Dokuma Ustası Müjgan Akdemir, Tulum İcrası Remzi Bekar'ı canı gönülden tebrik ediyorum.

Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı özel ödüllerini tevcih edeceğimiz Anadolu El Sanatları Yaşatma ve Geliştirme Derneği, Sadberk Hanım Müzesi'ni kutluyorum. Gösterdiğiniz üstün gayretler, ortaya koyduğunuz eserler için sizlere ülkem ve milletim adına teşekkür ediyor Rabbimden başarılar diliyorum.

Dilimizde ustalık, maharet, marifet, beceriklilik anlamında kullandığımız hüner kelimesinin bir anlamı da sanattır. Milletimiz manevi ihtiyaçları karşılayan eserlerin ustalarına sanatkâr, maddi ihtiyaçları karşılayan eserlerin ustalarına ise zanaatkâr demeyi tercih etmiştir. Sanat da zanaat gibi insanlık tarihi kadar derin bir maziye sahiptir. Millet olarak biz de sanatın birçok dalında tarihin en iddialı eserlerini vücuda getirmek suretiyle asırlar içinde Türk sanatını icra ettik.

"SANAT BİZİM MİLLET OLMAMIZI SAĞLAR"

Sanat tarzımız hayat tarzımız gibi millet olmamızı sağlayan temel unsurlardan biridir. Hattatların kalemleriyle, nakkaşların fırçalarıyla, ustaların çekiçleriyle, ozanların mızraplarıyla yaptıkları dokunuşları tam 1000 yıldır bu topraklara milletimizin mührünü, ruhunu, değerlerini nakşediyor.

Bir sanat hakkında fikir sahibi olmak için o sanatı var eden milleti tanımanız icap eder derler. Hat, tezhib, ebru, talika, minyatür, sedefkârlık, çinicilik, dokumacılık, kısbet, kaval, tulum, bağlama ustalığı gibi onlarca sanat iletişim teknolojilerinin yol verdiği çağda hala yaşıyor, nesilden nesile aktarılmaya devam ediyor.

Bunun sırrının da şu olduğuna inanıyorum; Allah vergisi maharetlere sahip nice sanatçı üstadımız görüyor ki, unutulmaya yüz tutmuş olan değerlerimizi aşk ile ayakta tutuyor. Aşk, kişinin sevdiğinde yok olmasıdır. Bugünkü gibi aşk değil. Gerçek aşk. Bu sanatkarlarımızın Rabbim sayılarını artırsın, bize yokluklarını göstermesin diyorum.

Her şeyin çok hızlı tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Teknoloji devrimiyle birlikte insanın hayata, çevreye, dünyaya, sanata yönelik yaklaşımlarında da köklü değişimler gerçekleşiyor. Dijitalleşme, ekonomi, finans, kültür, haberleşme alanını adeta kuşatmış durumda. Yapay zekanın hangi işleri yapabildiğini, kimi zaman heyecanla kimi zaman da endişeyle takip ediyoruz. İletişim ve ulaşım imkanlarının ilerlemesinin sonuçlarından biri dijital tekno kültürdür. Bu kültürün ayırıcı özeliği ise trend denilen tek tipleşmedir. Neoliberal sistem yerel zenginliği, bu çeşitliği ya yok saymakta ya da ticari meta haline getirerek içini boşaltmaktadır.

"TEK TİPLEŞME KÜLTÜREL ÇORAKLAŞMADIR"

Kültürü bir yozlaşma da tüm dünyayı etkisi altına almaktadır. Kuşaktan kuşağa aktararak bugünlere getirdiğimiz nice geleneksel kültür unsurların tarihin tozlu raflarına kaldırıldığını görmek bizleri ziyadesiyle yaralıyor. Zenginliğe, çok sesliliğe farklı geleneklere sahip çıkmak maziden atiye gönül kurmak demektir. Tek tipleşmenin varacağı yer kültürel çoraklaşmadır, çölleşmedir. Biz bir dönem bunun acısını çekmiş, faturasını ödemiş bir ülkeyiz.

Milletine tepeden bakan, kendi değerlerinden kültüründen adeta tiksinen, Batı'dan çok batıcı zihniyetin Türkiye'nin kültür hayatında açtığı yaralar hala kapanmadı. İnkar politikaların en büyük zararı maalesef zihinlerde oldu. Avrupa, Amerika, Uzakdoğu ülkelerinin müzik listelerini ezbere bilen, kendi tarihinden birkaç bestekâr, aşık, söz ve saz üstadını bilmeyen insanlarımızı gördükçe, inkar politikalarının yol açtığı tahribatı çok daha net görebiliyoruz.

Popu çok iyi bilen ama Cem Karaca, Barış Manço, Neşet Ertaş, Kayahan'a bu toprakların sesi soluğu olan gençlerimizi gördükçe elbette üzülüyoruz, kendilerimizi sorguluyoruz. Zengin kültür varlığına sahip milletiz. Vatanımızın her köşesinde çeşitli medeniyetlerin izlerini taşıyan eserler, sanat ürünleri bugün de görenleri kendine hayran bırakıyor. Mimari eserleri, musiki geleneği, edebi ve kültürel ürünlerimizle dünyada da parmakla gösterilen bir konumdayız. Haklı bir şöhrete sahibiz. Son 100-150 yılda maruz kaldıkları kültürel soykırıma rağmen ecdat yadigârı eserler gönül coğrafyamızın dört bir köşesini aydınlatıyor."