EKONOMİ

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz enflasyon için tarih verdi: Tek hane olacak

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Dezenflasyon politikalarımızın devamlılığı sağlanarak 2025 yılında istikrar dönemine geçilecek; enflasyondaki gerileme hız kazanacak, öngörülebilirlik artacak ve 2026 yılında enflasyon yeniden tek haneye çekilecektir" dedi.

Abone Ol

TBMM Genel Kurulunda, 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin görüşmeleri başladı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi kapsamında Meclis'te konuştu.  

"2024 yılı bütçesi; yatırımı, istihdamı, üretimi ve ihracatı destekleyen, kapsayıcı bir kalkınma yaklaşımına sahiptir. Bütçemizde, istikrarlı büyümenin sağladığı imkânların, insan odaklı ve sosyal refahı artırıcı bir yaklaşımla toplumun bütün kesimleri ile paylaşılmasına öncelik verilmiştir. İşçisi, memuru, emeklisi, esnafı, çiftçisi, çocuğu, genci ve yaşlısıyla toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçları gözetilerek hazırlanmış, 81 ilimizin, her bir yöremizin gereksinimleri düşünülmüştür." ifadelerini kullanan Yılmaz şunları kaydetti:

"Ekosistemi destekleyeceğiz"

2024 yılı bütçemizi; milli teknoloji hamlesi, enerji ve gıda arz güvenliği, yeşil ve dijital dönüşüm gibi stratejik alanlarda milletimize verdiğimiz sözleri yerine getirmek için kullanacağız.
Çığır açan teknolojiler başta olmak üzere her alanda reel sektörümüzün yanında olacak üretim ekosistemimizi destekleyeceğiz.
Ülkemizin her köşesinde huzur ve güven ortamını korumaya devam edeceğiz.Zengin kültürümüze ve değerlerimize sahip çıkarak aile kurumuzu sağlamlaştıracak, zararlı akımlara karşı nesillerimizi koruyacağız.
Küresel ve bölgesel dengelerin belirleyici ülkesi olarak diplomaside aktif rolümüzü sürdüreceğiz. Ekonomi politikalarımızı güçlü bir eşgüdüm ve kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz.
Yatırım ortamını iyileştirecek, güven ve istikrar iklimini daha da güçlendireceğiz. Ülkemiz ve milletimiz için ihtiyaç duyulan yatırımlara kaynak ayıran ve sosyal yapıyı güçlendiren bütçe teklifimizin bir kez daha hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Konuşmamda; öncelikle küresel ekonomi ve Türkiye ekonomisi üzerindeki değerlendirmelerin ardından, 2024 yılı bütçemizde öngördüğümüz ana hususlara değineceğim. Dünya ekonomisi, 2020 yılında küresel salgının etkisiyle gerçekleşen ekonomik daralmanın ardından 2021 yılında yüzde 6,3'lük bir büyümeyle toparlanma göstermiş, 2022 yılında ise bir miktar ivme kaybıyla yüzde 3,5 oranında büyüme kaydetmiştir.
Bu büyüme hızındaki azalmanın, bu yıl ve önümüzdeki yılda da devam etmesi beklenmektedir. Nitekim Uluslararası Para Fonu, IMF’nin güncel tahminlerine göre dünya ekonomisinin 2023 yılında yüzde 3,0 ve 2024 yılında yüzde 2,9 oranında büyümesi öngörülmektedir.
OECD, sıkı finansal koşullar, zayıf ticaret büyümesi, düşük iş ve tüketici güveninin küresel ekonomilere zarar vermeye devam ettiğini belirtmekte, bu çerçevede 2023'te önceki beklentilerden daha fazla yavaşlama olacağını öngörmektedir.

Güncel verilere göre OECD, küresel büyümenin bu yıl yüzde 2,9'dan 2024'te yüzde 2,7'ye gerileyeceğini, 2025'te ise reel gelirdeki toparlanma ve düşük faiz oranları nedeniyle yüzde 3'e yükseleceğini tahmin etmektedir.
Küresel büyümenin büyük ölçüde hızlı büyüyen Asya ekonomilerine bağlı olmaya devam etmesi, özellikle Avrupa’nın zayıf büyüme performansını sürdürmesi beklenmektedir.
Küresel ekonomik ortamda salgın sonrası yaşanan yapısal sorunlar azalmakla birlikte devam etmektedir. İşgücünün verimliliği düşmekte, jeopolitik gerilimler ile savaşlar bölgesel riskleri artırmaktadır.
Yapay zekâ kullanımı ve dijitalleşme gibi teknolojik gelişmeler emek piyasası ve şirketler üzerinde kısa, orta ve uzun vadeli etkilere neden olmaktadır. Salgın sonrası dönemde hareketlilik ve ertelenmiş talep artışı kaynaklı olarak küresel ticarette önemli bir toparlanma gerçekleşmiş, 2022 yılında dünya mal ve hizmet ticaret hacminde yüzde 5,1'lik bir artışla salgın öncesi seviyelere dönüş eğilimi gözlenmiştir.
Öte yandan, OECD verilerine göre 2023 yılının ilk yarısında yıllıklandırılmış mal ticareti hacmi yüzde 1,9 oranında gerilemiştir.

Küresel hizmet ticareti hacminin ise Asya’daki seyahat trafiğindeki normalleşmenin turizme olumlu katkısıyla, yüzde 6,6 oranında artacağı tahmin edilmektedir. Üçüncü çeyrek verileri, Amerika Birleşik Devletleri, Japonya ve Güney Kore'de ticaret hacminin büyümesinde bir miktar toparlanma kaydedildiğini, Çin'in ticaret büyümesinin daha yavaş ancak hala pozitif olduğunu, buna karşılık Almanya, Fransa, İspanya ve Hollanda'da ticaret hacimlerinde daralma gerçekleştiğini göstermektedir.
Bu gelişmeler ışığında, OECD reel ticaret hacmindeki büyümenin 2023 yılında yüzde 1,1 olacağını tahmin ederken IMF 2023 yılında gelişmiş ekonomilerdeki yavaşlama ve jeopolitik gerilimler nedeniyle küresel mal ve hizmet ticaretinin yüzde 1'in altında büyümesini öngörmektedir.
2024 yılı küresel mal ve hizmet ticaretine ilişkin tahminler ise daha olumlu bir görünüme işaret etmektedir.
IMF tarafından 2024 yılında mal ve hizmet ticaretinin yüzde 3,5, OECD tarafından ise reel ticaretin yüzde 2,7 oranlarında büyüyeceği öngörülmektedir.

Petrol tahmini

Salgın sonrası dönemde jeopolitik gerilimler ve arz sorunlarına bağlı olarak birçok ülkede tarihsel zirvelere ulaşan küresel enflasyon son dönemde aşağı yönlü bir seyir izlemeye başlamıştır.
Ancak hedeflenen seviyelere ulaşmak için daha fazla çaba ve zaman gerekeceği değerlendirilmektedir.
Küresel çekirdek enflasyon göstergelerinde genel olarak ılımlı bir seyir izlenmekle birlikte, hizmet fiyatlarının diğer kalemlere göre daha dirençli olduğu gözlenmektedir.
Yüksek enflasyon oranlarının devam etmesi nedeniyle küresel ekonomide parasal sıkılığın bir süre daha devam etmesi beklenmektedir. Diğer yandan 2024 yılında gelişmiş ekonomilerde faiz artırımlarının sonlandırılması beklentisi yaygın hale gelmektedir.
Bilindiği gibi, 2022 yılının ilk yarısında petrol varil fiyatları 73 dolar seviyesine kadar gerilemiştir. Son dönemde ise Brent petrol varil fiyatları küresel arz fazlalığı sebebiyle 80 doların altına gerilemiştir.
Böylece ilk 11 ayda ortalama Brent petrol fiyatı 82,9 dolar olup 2023 yılı için OVP tahminimiz olan 82,3 dolar ile uyumludur.

İlerleyen dönemde petrol fiyatlarının, Rusya ve Ukrayna ile Orta Doğu'daki gelişmeler, ABD'deki üretim seviyeleri, OPEC'in üretim kesintileri, küresel talebi etkileyen ekonomik aktivite ve ticaret gerilimlerinin seyrine bağlı olarak hareket etmesi beklenmektedir.
Bununla birlikte, Ukrayna ve Orta Doğu’daki savaş ortamının genişlemesi gibi jeopolitik risklerdeki artışlar, özellikle enerji ve gıda fiyatları üzerinden küresel enflasyonu ve dolayısıyla küresel ekonomiyi olumsuz etkileme potansiyeli taşımaktadır.

"Türkiye’nin performansındaki olumlu ayrışma göze çarpmaktadır"

2022 yılında küresel büyümedeki ivme kaybına, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklara ve başta enerji ve gıda olmak üzere emtia fiyatlarındaki olumsuz gelişmelere rağmen, Türkiye ekonomisi zamanında alınan tedbirlerle bu zorlu dönemde büyümeye devam etmiştir. İktisadi faaliyetin canlılığını sürdürmesiyle ülkemiz 13 yıllık kesintisiz büyüme başarısı göstermiş, 2022 yılında yüzde 5,5'lik büyüme oranıyla OECD ülkeleri ortalamasının oldukça üzerinde bir performans sergilemiştir. Bu dönemde gelişmekte olan ülkelerin ortalama yüzde 4,1, gelişmiş ülkelerin ortalama yüzde 2,6 oranında büyüdükleri düşünüldüğünde, Türkiye’nin performansındaki olumlu ayrışma göze çarpmaktadır. Salgın sonrası dönem büyümelerine bakılacak olursa, dünya ekonomisinin 2020-2022 döneminde kümülatif olarak yüzde 7 büyümesine karşın, Türkiye ekonomisi kümülatif olarak yaklaşık yüzde 20 büyüme kaydederek, küresel ekonomilerden olumlu ayrışmıştır.

"Milli gelirimiz 1 trilyon 76 milyar dolar seviyesine yükselmiştir"

Dünya genelinde ve özellikle en büyük ticaret ortaklarımızın bulunduğu Avrupa ekonomilerinde durgunluk endişeleri devam ederken, Türkiye ekonomisi 11 ilimizde yaşanan deprem felaketlerine rağmen, Orta Vadeli Program hedefleriyle uyumlu bir büyüme performansı sergileyerek 2023 yılında da kesintisiz büyüme eğilimini sürdürmektedir.
2023 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 5,9 oranında büyüme kaydeden ekonomimiz 13 çeyrektir kesintisiz büyüme eğilimini sürdürmektedir.
2023 yılının ilk dokuz ayında, yurtiçi talep ve hizmet sektöründeki önemli katkı ile Türkiye ekonomisi yüzde 4,7 oranında büyüme kaydetmiş, yıllıklandırılmış milli gelirimiz 1 trilyon 76 milyar dolar seviyesine yükselmiştir. Yılın üçüncü çeyreği itibarıyla, Programımızla uyumlu bir patikada, büyümede daha dengeli bir kompozisyon ortaya çıkmakta, üçüncü çeyrekte tüketim ivmesinin hız kesmesi, makine teçhizat yatırımlarındaki güçlü artış öne çıkmaktadır.
Sağlıklı ve sürdürülebilir büyümenin temel yapı taşlarından olan ve özel önem verdiğimiz makine teçhizat yatırım harcamaları 2023 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 23,7 oranında artmış ve 15 çeyrektir kesintisiz büyümeye devam etmektedir.

Ayrıca, net mal ve hizmet ihracatının ekonomik büyümeye yaptığı daraltıcı yöndeki katkının bir önceki çeyreğe göre azalması ile ana sektörlerin tümünde büyümenin gerçekleşmesi öne çıkan diğer unsurlardır.
Neticede yılın tamamında ekonomimizde Orta Vadeli Program hedefimiz olan yüzde 4,4 büyüme oranına ulaşılacağı beklenmektedir.
Küresel siyasi ve ekonomik huzursuzlukların yaşandığı bir ortamda, Türkiye ekonomisinin yüzde 4,4 büyüme hedefiyle, IMF'nin 2023 yılı için gelişmekte olan ülkeler için öngördüğü yüzde 4 büyüme tahmininin üzerinde bir performans sergilemesi öngörülmektedir.
2024 yılı için ise ekonomimizin üretim ve talep yönüyle dengeli bir görünüm sergileyerek, büyümeyi sürdürülebilir kılan net ihracat ve sabit sermaye yatırımlarının desteğiyle, yüzde 4 büyüme oranına ulaşması hedeflenmektedir.

2023 yılı genelinde jeopolitik gerilimlerle emtia fiyatlarında yükseliş ihtimali küresel enflasyonist görünüm üzerinde riskleri canlı tutarken, merkez bankalarınca atılan sıkı politika adımları karşılığını tam anlamıyla alamamıştır.

"Enflasyonda belirgin düşüş beklenmekte"

Küresel enflasyonist etkilerin hissedildiği 2022 yılı Ekim ayında yurtiçi tüketici enflasyonu, özellikle kur gelişmeleri, küresel arz kısıtlamaları, artan kredi büyümesi ile canlı iç ve dış talebin etkisiyle son yılların en yüksek seviyesine ulaşmıştır.
Türkiye ekonomisinde 2022 yılı sonunda TÜFE yıllık artış oranı, baz etkisi yanı sıra küresel enerji ve gıda fiyatlarındaki gelişmelerle birlikte yüzde 64,3 olarak gerçekleşmiştir.
2023 yılında, döviz kurunda yaşanan gelişmeler, hizmet enflasyonundaki katılık, gıda fiyatlarındaki yüksek seyir, vergi düzenlemeleri ve maliyet baskılarına bağlı olarak güçlenen atalet etkisi enflasyon görünümünde belirleyici olmuştur. Bu bağlamda, 2023 yılı Haziran ayında başlatılan parasal ve miktarsal sıkılaştırma, seçici kredi uygulamaları ve makroihtiyati çerçevenin sadeleştirilmesiyle enflasyon beklentilerinin ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması hedeflenmiştir.

Para ve maliye politikaları arasındaki şeffaf ve güvenilir eşgüdüm ile 2024 yılının ikinci yarısından sonra enflasyonda yıllık bazda belirgin bir düşüş beklenmekte, bu dönemden itibaren kalıcı bir dezenflasyon sürecine geçilmesi öngörülmektedir.

"Enflasyon 2026'da tek haneye çekilecektir"

Nitekim açıklanan güncel veriler son aylarda bir düşüş eğiliminin başlamış olduğunu göstermektedir. 2022 yılında açıklanan aylık enflasyon oranlarının ortalaması yüzde 4,26 düzeyindeyken son üç ayda açıklanan aylık enflasyon oranları ortalaması yüzde 3,82 düzeyindedir.
Bu oranının önümüzdeki aylarda enflasyon oranlarının açıklanmasıyla daha da düşeceğini öngörmekteyiz. 

Bu süreçte, dezenflasyon politikalarımızın devamlılığı sağlanarak 2025 yılında istikrar dönemine geçilecek; enflasyondaki gerileme hız kazanacak, öngörülebilirlik artacak ve 2026 yılında enflasyon yeniden tek haneye çekilecektir.

Bu doğrultuda, enflasyonu istikrarlı ve tek haneli seviyelere çekmek için tüm politika araçlarını kararlı bir şekilde uygulamaya devam edeceğiz.

Dünya geneli ekonomik görünümdeki sorunlar ve jeopolitik gerilimlere rağmen dış ticarette pazar payımızı artırmayı sürdürüyoruz.
2000’li yılların başında 30 milyar dolar seviyesindeki ihracatımız, 2022 yılında 254,2 milyar dolar seviyelerine ulaşmıştır.
Bu dönemde ülkemizin dünya ihracatından aldığı pay da artış eğilimi göstermiştir.

Dünya genelindeki mal ihracatındaki payımız 2000’li yılların başında yüzde 0,4 düzeyinde iken 2021 yılında ilk kez yüzde 1’in üzerine çıkmış, 2023 yılı ikinci çeyreğinde ise çeyreklik bazda yüzde 1,05’e yükselmiştir.
2023 yılında, Kovid-19 sonrası dünya genelinde uygulanan genişletici politikaların yerini daraltıcı politikalar almış, küresel büyüme ve ticarette ivme kaybı yaşanmıştır. Bu dönemde, özellikle ana ihracat pazarımız olan Avrupa bölgesinde ekonomik aktivitede yavaşlama gözlenmiştir.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Ocak-Kasım ayları arasındaki ihracatımız geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0,7’lik düzeyde artmıştır. Orta Vadeli Program tahminimize yakın seyreden ihracat değerimizi ilerleyen yıllarda daha üst seviyelere çıkarmayı hedefliyoruz.

İthalat tarafında ise yılın ilk aylarındaki artış eğiliminin tersine döndüğü görülmektedir. Bu eğiliminin devam etmesiyle cari işlemler dengemizde son aylardaki olumlu görünümün sürmesini bekliyoruz.
Cari işlemler açığındaki Mayıs ayı sonrasında yaşanan toparlanma, aylık bazda iki defa cari işlemler fazlası verilmesini, mal ve hizmet ticaretine ilişkin dış dengenin iyileşmesini sağlamıştır.
Önümüzdeki süreçte cari işlemler dengesi açığının azalmaya devam etmesi öngörülmektedir.

2023 yılı Ocak-Eylül dönemi cari işlemler açığı 40,8 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Ekim ayında ise cari işlemler dengesinin fazla vereceği tahmin edilmektedir. Bu doğrultuda, yılsonunda cari işlemler açığının 42,5 milyar dolar olan Orta Vadeli Program tahmin değerinin bir miktar üzerinde de olsa yakın bir gerçekleşme yaşanacağı öngörülmektedir. Bununla birlikte, cari işlemler dengesinin milli gelire oranının da Orta Vadeli Program tahmini olan yüzde 4’e yakın bir oranda gerçekleşmesi beklenmektedir. Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı büyüme stratejimiz doğrultusunda, büyümede dengelenme, ithalata bağımlılığı azaltma ve cari işlemler açığını kalıcı olarak düşürme yolunda çalışmalarımıza devam etmekteyiz.
Bu kapsamda yüksek teknoloji ürünlerinin üretimine yönelik yatırımlarımızı, ihracatçılarımızın finansmana erişimini ve hizmet ihracatımızı güçlü bir şekilde desteklemeye devam ediyoruz.
Son dönemde attığımız emin adımlarla, Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi Programını yeniden yapılandırarak hayata geçirdik.

Buna göre, yatırım projeleri için teknoloji/strateji puanları dikkate alınarak, toplam yatırım tutarı en az 1 milyar lira olan yatırım projelerine aracı bankalar kanalıyla Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi tahsis edilebilecektir. Program kapsamında 3 yıl boyunca toplam 300 milyar lira limit tahsis edilmesi öngörülmektedir.
İlave olarak, ihracatçılarımıza destek olmak üzere, Eximbank’ın sermayesini artırarak günlük reeskont kredi limitini 10 katına çıkarmak suretiyle 3 milyar liraya yükseltmiş bulunuyoruz.
Aynı zamanda, Kredi Garanti Fonu uygulamasında ihracat yapan ve ithalata bağımlılığımızı azaltma yönünde üretim yapan KOBİ’leri önceliklendirmeyi sürdürüyoruz. Eylül ayında kredi garanti limitini KOBİ’ler için 100 milyon liradan 150 milyon liraya yükseltirken; KOBİ dışı büyük işletmeler için 350 milyon liradan 500 milyon liraya çıkarmış bulunuyoruz.
Bütçe performansındaki iyileşmeler ile birlikte oluşacak mali alanla da öncelikli olarak yatırım, ihracat ve sosyal refahı arttırıcı harcamalara tahsis edecek ve bununla birlikte kamu harcamalarında en üst düzeyde tasarrufa ve verimliliğe önem vereceğiz.

Enflasyonla mücadele konusunda kararlı adımların atıldığı bu dönemde, işgücü piyasalarımız olumlu görünümünü korumakta, ekonomimiz istihdam oluşturma kabiliyetini güçlü bir şekilde sürdürmektedir.
Genç istihdam da dâhil olmak üzere istihdam artmakta, işsizlik oranları gerilemeye devam etmektedir. 2023 yılında, yaşanan deprem felaketi sonrasında, işgücü piyasasında alınan önlemler sayesinde, istihdam kaybının sınırlı düzeyde kalması sağlanmıştır.
Bu kapsamda, deprem ve emeklilik ile ilgili düzenlemeler sonrasında, mevsim etkilerinden arındırılmış aylık verilere göre Ocak-Eylül döneminde istihdam 504 bin kişi artmış, işsizlik oranı ise 0,9 puan azalarak yüzde 9,1’e gerilemiştir. Bugün, konuşmamın hemen öncesinde açıklanan, Ekim ayına ait en son güncel işsizlik oranı ise yüzde 8,5 olmuştur.
Bu oran Kasım 2012'den bu yana 11 yılın en düşük oranıdır.
Bu eğilimler doğrultusunda ve yılın dördüncü çeyreğine ilişkin bazı öncü göstergeler ışığında 2023 yılı geneli için işsizlik oranının da Orta Vadeli Programda öngördüğümüz yüzde 10,1’den daha düşük bir seviyede, tek haneli olarak gerçekleşeceğini beklediğimizi de ifade etmek istiyorum.

Önümüzdeki dönemde daha güçlü ve daha müreffeh bir Türkiye için işsizlikle mücadeledeki kararlılığımızı ve istihdam dostu politikalar izlemeyi sürdüreceğiz. Bu doğrultuda, On İkinci Kalkınma Planı, Orta Vadeli Program ve Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı gibi temel politika belgelerimizde, istihdamın ve işgücüne katılımın artırılması temel hedeflerimiz arasında yer almaktadır.
İşgücü piyasasını doğrudan etkileyen istihdam teşviklerinin ve yapısal dönüşüm adımlarının etkisiyle işgücü piyasası göstergelerindeki iyileşmenin daha da hızlanması beklenmektedir.
Böylelikle, gelecek beş yılda istihdamın yıllık ortalama 1 milyon kişi artış göstermesi ve 2028 yılında işsizlik oranının yüzde 7,5’e gerilemesi hedeflenmektedir.

Türkiye ekonomisi güçlü yapısını sadece yatırım, istihdam, ihracat ve büyümeyle değil, aynı zamanda finansal yapısının sağlamlığıyla da korumaktadır.

Bankacılık sektörümüz riskleri yönetebilecek bir esneklikte faaliyetlerini sürdürmektedir. Sektör Ekim ayında yüzde 18,4’e ulaşan sermaye yeterlilik rasyosuyla güçlü bir sermaye yapısı sergilemeye devam etmektedir.
Vatandaşlarımızın tasarrufları değerlendirilirken sadece kâr odaklı olunmaması, mali riskler gözetilirken toplumun yararına olan faaliyetlerin finansmanının ihmal edilmemesi de önem arz etmektedir.
Dünya ölçeğinde finansal sektörün çevresel, sosyal ve yönetişim bağlamında nasıl bir rol üstlenmesi gerektiği gündemdeki yerini korumaktadır. Bu bağlamda da bankalarımız tarafından faaliyetlerinde toplum yararının gözetilmesi önemli ve öncelikli bir konudur.
Toplumsal Yatırım Notu çalışması ile tasarruflarımızın toplumun yararına olan ihracat, yatırım, sosyal konut, kentsel dönüşüm, gençler ve kadınlar öncelikli olmak üzere girişimcilik gibi toplumun ihtiyaç duyduğu öncelikli alanlarda değerlendirilmesi ve Türk lirasının önceliklendirilmesinin Merkez Bankamız tarafından desteklenmesi gündemdedir.
Önümüzdeki dönemde katılım finansa yönelik uygulamaları ve mevzuat altyapısını daha da geliştirecek, sektörün reel sektöre katkısının daha da artırılmasını temin edeceğiz.

Diğer taraftan, tüm dünyada ön plana çıkan sürdürülebilir finansman ihtiyacı için On İkinci Kalkınma Planında da yer verildiği üzere Çevresel, Sosyal ve Yönetişimsel kriterleri gözeterek sürdürülebilir finans alanında sektörümüzün kurumsal kapasitesini güçlendireceğiz.
Bu kapsamda, dünyada giderek yaygınlaşan yeşil finans yanında sosyal etki tahvilleri ve mavi bonolar gibi etki yatırımı araçları yoluyla finansal sistemimizi geliştireceğiz.

Son dönemde uyguladığımız politikaların etkisiyle yatırımcı güveni artmış, ülkemizin CDS primi belirgin bir şekilde gerilemeye başlamıştır.
Ülkemize uluslararası sermaye girişi hızlanmış, rezervlerimiz güçlenmiş, kur oynaklığı azalmış ve finansman koşulları iyileşmiştir.
2023 Mayıs sonu itibarıyla, 98,5 milyar dolar seviyesinde olan Merkez bankası rezervleri de 1 Aralık tarihi itibarıyla toplam 140,1 milyar dolar ile tarihi rekor seviyesinde gerçekleşmiştir.
Fiyat istikrarını sağlamaya yönelik adımlar kademeli olarak uygulamaya alınırken devam eden jeopolitik risklere rağmen Türkiye’nin 5 yıllık CDS primi gerilemeye devam etmektedir.

primi 350 baz puanın altına gerileyerek, Mart 2021’den sonraki en düşük seviyelerde seyrini sürdürmektedir. 6 Aralık itibarıyla Türkiye’nin 5 yıllık CDS primi 334,5 seviyesindedir. Fiyat istikrarının korunması finansal istikrarın sağlanması açısından da en önemli faktörler arasında yer almaktadır.

Bu amaçla parasal sıkılaştırma sürecine devam ediyor, makroihtiyati çerçevede de sadeleşme yolunda adımlar atmayı sürdürüyoruz.
Parasal sıkılaştırma ve makroihtiyati politikalarda sadeleştirme sürecinin bir sonucu olarak TL mevduatın payında son 5 ayda artış eğilimi görülmüştür. Uluslararası Ödemeler Bankası veri tabanına göre, Türkiye’nin kamu borcunun milli gelire oranı 2023 yılı ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre 5,1 puan gerileyerek yüzde 33,8 seviyesinde gerçekleşmiştir.

Ayrıca, ilgili oran gelişmekte olan ülke ortalaması olan yüzde 66,1 seviyesine göre oldukça düşük düzeyde bulunmaktadır.
Hanehalkı borçluluğunda da Türkiye benzer şekilde gelişmekte olan ülke ortalamalarına göre düşük bir riskliliğe sahiptir.

Uluslararası Ödemeler Bankası verilerine göre, 2023 yılı ikinci çeyreğinde Türkiye’de hanehalkı borcunun GSYH’ya oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,5 puan azalarak yüzde 11,8’e gerilemiştir.
Aynı dönemde, gelişmekte olan ülkelerin ağırlıklı ortalaması ise yüzde 47,4 olarak gerçekleşmiştir.
Türkiye’nin reel sektör borcunun GSYH’ya oranı, 2022 yılı ikinci çeyreğine göre 11,1 puan azalarak 2023 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 55,7’ye gerilemiştir. Çin hariç gelişmekte olan ülke ortalaması ise aynı dönemde yüzde 60,5 düzeyinde gerçekleşmiştir.

Aynı zamanda, Türkiye AB tanımlı genel yönetim borçluluk seviyesi açısından benzer ülkelere göre olumlu ayrışmaktadır.
AB tanımlı genel yönetim borç stoğumuzun GSYH’ya oranı 2023 yılı ikinci çeyreği itibarıyla yüzde 34 ile birçok ülkenin oldukça altında seviyelerde kalmaya devam etmektedir.

AB üyesi ülkelerde bu oran yüzde 83,1 seviyesinde gerçekleşmiştir.
Depreme yönelik harcamalar nedeniyle bir miktar artış gösterse de, bu oranın 2023 yılsonu itibarıyla AB ülke ortalamasının oldukça altında kalmaya devam etmesi beklenmektedir.

Konuşmamın bu bölümünde 2022 yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifine ilişkin temel büyüklükleri sizlerle paylaşmak istiyorum. 2022 yılında;
• Bütçe giderleri 2 trilyon 943 milyar lira,
• Bütçe gelirleri 2 trilyon 800 milyar lira,
• Bütçe açığı 143 milyar lira,
• Faiz dışı fazla 168 milyar lira olarak gerçekleşmiştir.
Görüldüğü üzere, bütçe açığının milli gelirimize oranı 2022 yılında yüzde 1 düzeyinde gerçekleşerek, gelişmiş ve gelişmekte olan çok sayıda ülkeden olumlu yönde ayrışmıştır. Bu oran Maastricht Kriterlerinin oldukça altında olup, 2022 yılında bütçe açığının GSYH’ya oranı Avrupa Birliği üyesi ülkelerde ortalaması yüzde 3,3 olarak gerçekleşmiştir.
Ülke bazında bakıldığında, söz konusu oran İtalya’da yüzde 8, İzlanda’da yüzde 4,1, Birleşik Krallık’ta yüzde 4,7, Fransa’da yüzde 4,8, Almanya’da yüzde 2,5 olmuştur.

2023 yılı sonunda;
• Merkezi yönetim bütçe giderlerinin 6 trilyon 563 milyar lira,
• Merkezi yönetim bütçe gelirlerinin 4 trilyon 930 milyar lira,
• Bütçe açığının 1 trilyon 633 milyar lira,
• Faiz dışı açığın 987 milyar lira olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Orta Vadeli Programda bütçe açığının milli gelirimize oranının yüzde 6,4 seviyesinde gerçekleşmesi öngörülmüş olup, yılsonunda gelir ve harcama gerçekleşmelerine bağlı olarak bu oranın yüzde 6’nın altında gerçekleşmesi beklenmektedir.
2023 yılında meydana gelen deprem felaketi için öngördüğümüz 762 milyar lira tutarındaki harcamalar hariç tutulduğunda ise, bütçe açığının milli gelirimize oranının yüzde 3,4 düzeyinde gerçekleşmesi öngörülmektedir.
Bununla birlikte, gelir tahsilatımızdaki olumlu görünüm ile bu oranın yüzde 3,4’ten daha düşük seviyede gerçekleşmesini bekliyoruz.

Konuşmamın devamında, Kentsel Dönüşüm Başkanlığı da dahil edildiğinde, 227 adet kamu idaresinin bütçelerinin yer aldığı 2024 yılı merkezi yönetim bütçe kanunu teklifimize ilişkin temel büyüklüklere değinmek istiyorum.

2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinde öngörülen bütçe giderleri 11 trilyon 89 milyar lira, bütçe gelirleri 8 trilyon 437,1 milyar lira olarak öngörülmüş olup, bütçe açığının GSYH’ya oranı yüzde 6,4 olarak hedeflenmektedir.

Asrın Felaketi sonrasında deprem hasarlarının giderilmesi ve afet risklerinin azaltılması amacıyla 2024 yılında 1 trilyon 28 milyar lira harcama yapılması planlanmaktadır. Bu harcamaların GSYH’ya oranı yüzde 2,5 olarak hesaplanmakta olup söz konusu harcamalar hariç tutulduğunda bütçe açığının GSYH’ya oranı yüzde 3,9 seviyesinde öngörülmektedir.

Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifimiz ile Kesin Hesap Kanunu Teklifimizin Komisyonumuza sunuşu esnasında, Sayıştay Başkanlığı tarafından hazırlanan idare denetim raporlarına ve bu raporlara ilişkin genel değerlendirmelerimize de değinmek istiyorum.
Sayıştay Başkanlığımız 2022 yılında, merkezi yönetim kapsamında toplam 198 kamu idaresinin denetimini gerçekleştirmiş olup Genel Raporlar ve merkezi yönetim kapsamında olmayan kurumlar da dâhil olmak üzere Meclisimize toplam 226 Rapor sunmuştur.
Sayıştay tarafından 2022 yılında merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerine ilişkin toplam 1.070 bulgu tespit edilmiştir.
2021 yılı raporlarında 1.614 olan bulgu sayısı, titizlikle yapılan iyileştirme, düzeltme ve alınan diğer tedbirlerle 1.070’e düşürülmüştür.
İdare denetim raporlarında bulgu konusu yapılan hususlara bakıldığında; başta muhasebe kayıtlarında yapılan hatalardan kaynaklanan tespitler olmak üzere, kamu idarelerine ait taşınır ve taşınmaz mal kayıtlarında yapılan hatalar ile personel mevzuatına ilişkin iş ve işlemlerde yapılan hataların ön plana çıktığını görüyoruz.

Söz konusu hatalardan kaynaklanan bulguların en aza indirilmesi için merkezi yönetim kapsamında eğitim, sistem güncellemeleri ve mevzuat düzenlemeleri başta olmak üzere gerekli tedbirleri alıyoruz.
Yine 2021 yılında Sayıştay tarafından tespit konusu edilen, merkezi yönetim kapsamındaki idarelerden faaliyet raporu yayımlamayan kamu idaresi sayısı 4 iken, 2022 yılında merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerimizin tamamının faaliyet raporu yayınlaması sağlanmış ve raporlar kamuoyuyla paylaşılmıştır. Hükümetlerimiz döneminde, son 21 yılık süreçte, mali disiplin anlayışımıza kararlılıkla devam ederken, bütçelerimizi de hizmet bütçeleri olarak hazırlayıp uyguladık. Bu dönemde de aynı anlayışla hazırladığımız bütçe teklifini Yüce Meclisimizin takdirine sunuyoruz.

Şubat ayında meydana gelen depremler, 14 milyon insanımızın yaşadığı, 11 ilimizi, 124 ilçemizi, 6 bin 929 köy ve mahallemizi doğrudan etkileyen, tarım ve sanayi üretimimizin, tarihi ve kültürel mirasımızın beşiği olan bir bölgede büyük bir yıkıma neden olmuştur. Yıkımın ekonomimize maliyetine dair ilk tahmin, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığımızın hazırladığı rapora göre, 104 milyar dolar düzeyindedir. Depremin ilk anından itibaren acil müdahale kapsamında devletimizin bütün imkânları seferber edilmiş, deprem bölgesindeki ihtiyaçların karşılanması için yoğun çaba sarf edilmiştir.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız, AFAD, TOKİ, belediyelerimiz, valilerimiz ve ilgili kurumlarımız depremin açmış olduğu yaraların hızla sarılması amacıyla koordineli bir şekilde çalışmıştır.
Depremzedelerimize yönelik taşınma, kira ve nakdi yardım destekleri hızlı bir şekilde temin edilmiştir.

Bölgede yaklaşık 6,6 milyon bağımsız bölüm içeren 2,4 milyon civarı yapının hasar tespiti yapılmış olup deprem sonrası kalıcı konutların ilk temeli 28 Şubat 2023 tarihinde, oldukça kısa bir zaman zarfında atılmıştır.
İlk konutların teslimi de depremden yalnızca bir buçuk ay sonra, 23 Mart 2023 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle gerçekleştirilmiştir.
Depremden etkilenen illerimizde 30 Mayıs 2023 tarihinde başlayan Hak Sahipliği sürecinde 767.430 talep değerlendirilmiş olup, taleplerin tümü ilgili komisyonlar tarafından incelenmiştir.
Bu taleplerin 441.862’si kabul edilmiş olup, diğer hak sahipliği başvuruları, yargısal süreçlerin tamamlanmasının ardından netleşecektir.
Afetten zarar gören şehirlerimizde yaptığımız istişareler sonucunda zemin etütleri yapılmış güvenli yerlerde Yerinde Dönüşüm projesini de başlattık.
Hibe ve kredi desteği vererek vatandaşlarımızın evlerini yerinde yenilemelerini sağlıyoruz. Bunu yaparken öncelikle depremden zarar gören şehir merkezlerimizin tekrar canlandırılmasını hedeflemekteyiz.

Yerinde Dönüşüm projesi kapsamındaki krediler, iki yıl ödemesiz olmak üzere on yıl vadeli ve faizsiz olarak belirlenmiş olup, hibe ve kredilerin %10'u peşin, geri kalanı ise inşaat ilerleme seviyesi esas alınarak ödenecektir.

Sizlerle Yerinde Dönüşüm projesi kapsamında yapılan başvuruların güncel sayısını da paylaşmak istiyorum. Gelinen noktada E-Devlet üzerinden başvuru sayısı 250 bine yaklaşmış durumdadır.
Güvenli yerleşim alanlarında Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, TOKİ ve Emlak Konut eliyle 200 bin konutun inşası hızla devam etmekte olup yapımı biten konutların da en kısa sürede vatandaşlarımıza teslim edilmesi planlanmaktadır.

Depremin yaralarını sararken, aynı zamanda alanında uzman akademisyenlerimizle birlikte çalışarak, yerleşime açılacak alanlarda deprem ve diğer afet risklerinin tespiti yapılmıştır. Güvenli yerleşim alanları için, planlama ve tasarım süreçleri “Dirençli Şehirler” yaklaşımımıza uygun bir biçimde en ayrıntılı şekilde tamamlanmıştır.

2002 yılından bugüne değin Hükümetlerimiz döneminde en öncelikli meselemiz eğitim olmuştur.

Eğitim bütçemizi 2002 yılında 7,6 milyar lira olarak devraldıktan sonra, eğitime verdiğimiz önemi yansıtacak şekilde Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi 2024 yılında 1 trilyon 90,2 milyar liraya yükseltilmiştir.
Tüm çocuklarımızın kaliteli eğitime erişimini sağlamak amacıyla okullarımızın fiziki imkânlarının iyileştirilmesi, yeni derslik yapımları, eğitim yapılarının depreme karşı güçlendirilmesi, okulların bilişim altyapılarının iyileştirilmesi gibi faaliyetlerin finansmanı için Milli Eğitim Bakanlığı yatırım bütçesi yüzde 117 artışla 46,1 milyar liradan 100,2 milyar liraya yükseltilmektedir.

Öğretmenlerimizin kariyer olanaklarını artırmak üzere Öğretmenlik Meslek Kanunu yürürlüğe koyulmuş; böylece, 2023 yılı Temmuz ayı itibarıyla öğretmenlerimize maaşlarında, uzman öğretmen olduklarında yaklaşık 2.900 lira, başöğretmen olduklarında ise yaklaşık 5.800 lira ilave artış sağlanmıştır.

Aynı zamanda nicelik olarak öğretmenlerimizin sayısı artırılmış, 2002 yılında 510 bin olan toplam öğretmen sayımız, 2023 yılı Kasım ayına gelindiğinde 1 milyon 33 bine çıkarılmıştır.
Mevcut durumda uzman öğretmen sayımız yaklaşık 508 bine, başöğretmen sayımız yaklaşık 64 bine ulaşmıştır.
Yükseköğretime erişimin artırılmasında da önemli mesafe kaydedilmiştir.

2002 yılında ülkemizde 76 üniversite mevcut iken Hükümetlerimiz döneminde bu sayı 129 devlet, 79 vakıf ve Milli Savunma Üniversitesi ile birlikte 209’a yükselmiştir. Devlet üniversitesi sayısı da yine bu dönemde 53’ten 129’a çıkarılmıştır. 2023-2024 eğitim öğretim dönemi itibarıyla yükseköğretim görmekte olan öğrenci sayımız yaklaşık 8 milyona ulaşmıştır.

Ülkemizde yükseköğrenim öğrencilerinin faydalandığı yurt yatak kapasitesi 2002 yılı sonunda 182 bin iken 2023 yılında 955 bine ulaştırılmış, bu alanda yaklaşık yüzde 424’lük bir artış sağlanmıştır.

Avrupa’daki bazı ülkelerin yurt kapasitelerine baktığımızda; yaklaşık sayıların İspanya’da 91 bin, Hollanda’da 113 bin, Almanya’da 290 bin, Fransa’da 365 bin, İngiltere’de ise 550 bin düzeyinde olduğu görülmektedir.
Ülkemizdeki yurt kapasitesinin ise yakın bir gelecekte 1 milyonu aşacağını öngörmekteyiz. Üniversitelerimizin Ar-Ge ve yenilik kapasitelerini güçlendirerek araştırma altyapısı yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor, Araştırma Üniversitelerini destekleyerek 20 devlet üniversitesine ilave bütçe tahsis ediyoruz.

Son 21 yılda attığımız uzun vadeli kararlı adımlar ile birlikte büyük bir teknoloji ekosistemini inşa etmekteyiz.

Bu çerçevede, 2023 yılı Ekim ayı itibarıyla 101 adet Teknoparkın kuruluşunu gerçekleştirmiş bulunmaktayız.
Tüm bunlarla birlikte, eğitim bütçemiz, yükseköğretim de dâhil edildiğinde, 2024 yılında 1 trilyon 615,2 milyar liraya yükselmektedir.
Böylece, merkezi yönetim bütçesinden eğitim için ayrılan pay 2002 yılında yüzde 9,4 iken 2024 yılında yüzde 14,6’ya çıkarılarak bugüne kadar en yüksek seviyeye ulaşmaktadır.

Sağlık alanında yaptığımız yatırımlar ve hayata geçirdiğimiz hizmetler sayesinde vatandaşlarımızın kaliteli sağlık hizmetine kolayca ulaşmaları ve ülkemizin sağlık alanında küresel bir cazibe merkezi olması sağlanmıştır.
2022 yılında başta hekimlerimiz olmak üzere tüm sağlık personelimizin sabit ek ödemeleri merkezi yönetim bütçesi kapsamına alınmış ve taban ödeme adıyla ilave bir ödeme unsuru getirilmiştir. Aynı zamanda hekimlerimizin mali haklarının yanında emekli aylıkları önemli oranda artırılmıştır.

Sağlık hizmetlerinde insan gücümüz 2002 yılında 257 bini Sağlık Bakanlığı bünyesinde olmak üzere toplam 379 bin kişi iken, 2023 yılı Kasım ayında 852 bini Sağlık Bakanlığında olmak üzere toplam 1 milyon 420 bine çıkmıştır.
2002 yılından 2023 yılı Kasım ayına kadar geçen dönemde, toplam hekim sayımız 92 binden 205 bine, toplam diş hekimi sayımız 16 binden 44 bine, hemşire ve ebe sayımız 114 binden 310 bine yükselmiştir.
Koruyucu sağlık hizmetlerine her geçen yıl daha fazla kaynak ayırıyoruz. 27 binden fazla birimde aile hekimi ve aile sağlığı çalışanı ile ülke genelinde 8 bini aşkın noktada vatandaşlarımızın sağlığını korumak ve geliştirmek için hizmet veriyoruz. Ülkemizin küresel sağlık turizminden aldığı payı da her geçen yıl artırıyoruz. Bu alanda yaptığımız çalışmalarla Türkiye, 2022 yılında yaklaşık 1 milyon 260 bin ziyaret ve 2 milyar 120 milyon dolar gelir ile sağlık turizmi için önemli ve örnek gösterilen bir ülke konumuna gelmiştir. Ülkemiz, sahip olduğu gelişmiş modern teknolojik altyapısı, kalifiye sağlık personeli ve engin tecrübesi ile ileri düzeyde operasyonların başarıyla yürütüldüğü ülkelerin arasında, akredite sağlık kuruluşu sayısı bakımında da dünyada ilk sıralarda yer almaktadır.

2024 yılında merkezi yönetim bütçemizden sağlık hizmetleri için ayırdığımız kaynak 779,6 milyar liraya çıkmaktadır.
Sağlık Bakanlığı ve yükseköğretim kurumları döner sermayeleri ile SGK sağlık harcamaları dikkate alındığında, kamu sağlık harcamalarına ayrılan kaynak 1 trilyon 650,1 milyar liraya ulaşmaktadır.

2024 yılı bütçemizde sosyal yardım için ayırdığımız kaynak miktarını artırıyor, sosyal yardım programlarımız aracılığıyla toplumun tüm kesimlerini gözetmeye devam ediyoruz. 2002 yılında 1,4 milyar lira olan sosyal yardım bütçesini, 2024 yılında 497 milyar liraya çıkarıyoruz. Bu tutar bütçemizin yüzde 4,5'ine denk gelmektedir.
Bu kapsamda 2024 yılında;
• Ödeme gücü olmayanların sağlık primi giderlerini karşılamak amacıyla 100,5 milyar lira,
• 65 yaş üstü yaşlılarımız, bakıma ihtiyacı olan engelli vatandaşlarımız ve yakınlarına bağlanan aylıklar kapsamında 64,1 milyar lira,
• Engelli vatandaşlarımızın evde bakımına destek amacıyla 56,2 milyar lira,
• Aile destek programı için 32 milyar lira,

• Sosyal konut finansmanının desteklenmesi amacıyla 16 milyar lira,
•Ekonomik yoksunluk içinde olan çocuklarımızın aileleri yanında yetişmelerine imkân sağlayan sosyal ve ekonomik destek ödemeleri için 12,5 milyar lira,
• Elektrik tüketim desteği kapsamında 8,6 milyar lira,
• Engelli eğitim taşıma giderleri için 6,4 milyar lira,
• Koruyucu aile uygulaması kapsamında 1,4 milyar lira
kaynak ayrılmıştır.
Vatandaşlarımızın refahını artırmaya yönelik bütçeden sağladığımız sosyal amaçlı diğer kaynaklara da kısaca değinmek istiyorum.
Vatandaşlarımızın daha ucuz elektrik ve doğalgaz kullanabilmeleri için 2024 yılı bütçesinde 508,6 milyar lira kaynak öngörüyoruz. 2023 yılında doğalgazda sübvansiyon oranı vatandaşlarımız ve KOBİ’ler için yüzde 73’e, elektrikte sübvansiyon oranı ise mesken aboneleri için birinci kademede yüzde 63’e ulaşmış bulunmaktadır.
2022 ve 2023 yıllarının ilgili dönemlerinde Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında Eurostat verilerine göre hanehalkına en ucuz doğalgaz sağlayan birinci, en ucuz elektrik sağlayan ikinci ülke olmuştur.
Sakarya Gaz sahasının devreye alınmasıyla birlikte Mayıs ayının sonuna kadar vatandaşlarımıza ücretsiz doğal gaz sağlanmıştır.

2024 yılının Nisan ayı sonuna kadar vatandaşlarımızın 25 metreküpe kadar olan kullanımlarını ücretsiz hale getirdik. Bu kapsamda 19 milyar lira ödenek ayırıyoruz. Bilindiği üzere, 2022 yılı Ocak ayı itibarıyla asgari ücreti vergi dışı tuttuk. Bu imkândan tüm çalışanlarımız yararlanmakta olup, bu kapsamda 2024 yılında 595 milyar lira vergi istisnası öngörüyoruz.

2003 yılından günümüze, mazot, gübre, fındık, çay primi, buğday ve diğer hububat primi, yem bitkileri, su ürünleri, arıcılık ve bal, buzağı, küçükbaş hayvan, organik tarım, kırsal kalkınma, tarım sigortası, lisanslı depolarda ürün depolama, tarımsal sulama elektrik desteği gibi birçok destek unsuru hayata geçirilmiştir. 2024 yılında bütçemizden tarıma ayrılan toplam kaynağı 384 milyar liraya yükseltiyoruz. Bu kaynağın,
• 91,6 milyar lirasını tarımsal destek programları,
• 100,6 milyar lirasını tarım yatırımları,
• 191,8 milyar lirasını tarımsal kredi sübvansiyonu, müdahale alımları, tarımsal KİT’lerin finansmanı ve ihracat destekleri için ayırıyoruz.
Bunların dışında tarımsal faaliyetlerin teşvik edilmesi ve çiftçilerin desteklenmesi amacıyla birçok vergisel düzenleme yaptık.

Yem ve gübrede yüzde 18 olan KDV ile tarımsal destekleme ödemelerinde gelir vergisini kaldırıp tarımsal sulamada kullanılan elektrikten alınan KDV’yi de yüzde 10’a düşürdük.
Tarımsal faaliyetlerin desteklenmesi kapsamında vazgeçilen vergiler ile yem, gübre ve diğer girdi maliyetlerinin düşürülmesini amaçlamaktayız. Bu kapsamda 2024 yılında 79,9 milyar lirası yem ve gübrenin katma değer vergisi istisnası olmak üzere toplam vergi harcaması tutarının 136,1 milyar lira olarak gerçekleşmesini öngörmekteyiz.
2002 yılında 25,1 milyar dolar olan tarımsal hasılamızı, 2022 yılında 58,6 milyar dolara yükselttik. Aynı dönemde ihracatımızı 3,8 milyar dolardan, 2022’de 8 katına çıkararak 30 milyar dolara ulaştırdık.
Tarımsal üretimde verimliliğin artırılması açısından en önemli unsurlardan olan sulama altyapısının iyileştirilmesi ve sulanabilir alanların artırılmasına yönelik çalışmalar kapsamında 2024 yılında brüt 130 bin hektar alanı sulamaya açmayı, 41 bin hektar alanda ise mevcut sulama sistemlerini modernize etmeyi hedefliyoruz.
Sulama yatırımları ile eşgüdüm içinde yürütülen ve tarımsal altyapının iyileştirilmesi açısından önem verdiğimiz arazi toplulaştırmasına tahsis edilen ödenek tutarını 2021 yılındaki 825 milyon lira seviyesinden, 2023 yılında yaklaşık 2,1 milyar lira seviyesine çıkardık.

Arazi toplulaştırma çalışmalarına 2024 yılında 3,8 milyar lira ödenek tahsis ediyoruz. Toplulaştırılan toplam tarımsal alan 2002 yılında 560 bin hektar iken, 2023 yılı sonu itibarıyla tescili yapılan toplulaştırma sahası 7,3 milyon hektara ulaşacaktır.

Bu kapsamda 2024 yılında 600 bin hektar tarım arazisinin tescil işlemlerinin gerçekleştirilerek toplulaştırmalarını tamamlamayı ve 700 bin hektar alanda yeni toplulaştırma çalışması başlatmayı planlıyoruz.
Taşkın koruma yatırımlarına ayrıca önem veriyoruz. 2023 yılında 9,35 milyar lira olan taşkın koruma yatırımı ödeneğini, 2024 yılında 2023 yılına göre yüzde 145 artırarak 23,4 milyar liraya çıkaracağız.
2024 yılında 314 adet taşkın kontrol tesisi yapımını tamamlayarak ülke genelinde tamamlanan toplam taşkın kontrol tesisi sayısını 11.011’e yükseltmeyi hedefliyoruz.

Orman yangınlarına daha hızlı ve etkin müdahalede bulunulmasına yönelik yatırımlara devam ediyoruz. 2023 yılında kiralamalar dahil 100 helikopter, 24 yangın söndürme uçağı ve 10 İHA ile orman yangınlarına müdahale edilmektedir.

Diğer taraftan, mevcutta 4 olan yangın söndürme uçağı sayısını önümüzdeki dönemlerde 20’ye çıkarıyoruz. Ayrıca, TUSAŞ ile yerli yangın söndürme helikopteri projesini yürütüyoruz. Bu kapsamda yangına birinci derecede hassas bölgelerde ilk müdahale süresini ortalama 11 dakikaya indirmiş bulunuyoruz.

2003 yılında 10 bin 959 kilometre olan demiryolu hat uzunluğumuz 2023 yılı Ekim ayı itibarıyla 2 bin 32 kilometresi Yüksek Hızlı Tren hattı olmak üzere toplam 13 bin 919 kilometreye ulaşmıştır.
Önümüzdeki dönemde demiryolu yük taşımacılığının payı artırılacak, limanlar ve lojistik merkezleri ile iltisak hatları kurulacaktır.
Çevreci, güvenli, ekonomik, konforlu bir ulaştırma altyapısının sağlanmasında kritik öneme sahip olan demiryolu sektöründe modernizasyon ve hızlı tren yatırımlarımız devam etmektedir.
2024 bütçesinde demiryolu yatırımları için 130,5 milyar lira ödenek öngördük. Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Demiryolu projesinin 2023 yılında hizmete açılması ile beraber 11 ilimizde doğrudan; hızlı, konforlu ve güvenli demiryolu taşımacılığı imkânı sağladık.

On İkinci Kalkınma Planı döneminde, karasal yük taşımacılığında demiryolunun payı yüzde 5,43’ten yüzde 9’a çıkarılacak, devam eden demiryolu projeleri tamamlanacak ve mevcutlar modernize edilecek, demiryollarında elektrikli hat oranı yüzde 52’den yüzde 72’ye, sinyalli hat oranı ise yüzde 58’den yüzde 80’e çıkarılacaktır.
2003 yılı öncesi dönemde yalnızca 6 bin 101 kilometre uzunluğundaki bölünmüş yol ağımızı da 2024 yılı sonunda 29 bin 712 kilometreye çıkarmayı hedefliyoruz.

2003 yılında havayolu ulaşımını kullanan yolcu sayımız yaklaşık 34,5 milyon seviyesinde iken yılsonu itibarıyla bu sayının küresel salgın öncesi dönemde yakaladığımız 210 milyonu geçeceğini öngörüyoruz.
Telekomünikasyon alanında, mobil abone sayımız 2003 yılında 27,9 milyon iken 2023 yılının ilk yarısı itibarıyla 91,4 milyona; geniş bant abone sayımız ise 2003 yılında 19 bin iken 2023 yılı ilk yarısı itibarıyla 93,1 milyona ulaşmıştır.

Fiber hat uzunluğumuz 2003 yılında 87,6 bin km’den 2023 yılı Haziran ayı itibarıyla 536 bin km’ye yükselmiştir. Fiber internet abone sayımız ise 2023 yılı Haziran ayı itibarıyla 6,3 milyona ulaşmıştır.

Yeraltı ve yerüstü zenginliklerimizi ekonomiye kazandırma çabalarımız hızla devam etmektedir. Ülkemiz, Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) modeliyle yürütülen faaliyetlerin katkısıyla günümüzde yenilenebilir enerji kurulu gücünde dünyada 12’nci, Avrupa'da 5’inci sırada yer almaktadır.

YEKA uygulaması kapsamında Avrupa’nın ilk ve tek tam entegre güneş paneli fabrikasını kurarak, burada üretilen panellerle Avrupa’nın en büyük güneş enerji santrali (GES) olan Konya Karapınar GES’i devreye aldık. Ayrıca, yerlileştirme çalışmalarımız neticesinde ekipman üretimimizde güneş panellerinde yüzde 77, rüzgar türbinlerinde ise yüzde 60 yerli üretim kabiliyeti kazandık.
Enerji de dâhil olmak üzere tüm sektörlerimizde, özel sektör öncülüğünde sürdürülebilir yüksek büyüme stratejimiz doğrultusunda, tüm sektörlerimizde reel kesim desteklerimize yönelik olarak bütçemizden 376,5 milyar lira ödenek öngörüyoruz. Bu çerçevede;
• Sosyal Güvenlik Kurumu işveren prim ödemeleri için 165,9 milyar lira,
• Tarımsal krediler sübvansiyon desteği olarak 86 milyar lira,
• Halk Bankası esnaf kredileri sübvansiyon desteği için 30,4 milyar lira,
• Mesleki eğitim kapsamında ödenen Devlet katkısı için 25,2 milyar lira,
• İhracat başta olmak üzere diğer reel sektör destekleri için 69 milyar lira kaynak ayırdık.

Savunma sanayii ekosistemimizin dışa bağımlılığını asgari seviyeye indiriyoruz. 2002 yılında yalnızca 62 savunma projesi yürütülürken proje sayımız 850’ye yükselmiştir. Savunma ve güvenliğe ayırdığımız kaynakların katkısıyla savunma sanayi yerlilik oranı yüzde 80’e ulaşmıştır.
Geçmişte yalnızca 248 milyon dolar olan savunma ve havacılık ihracatı, 2022 yılında 4,4 milyar dolara ulaşmıştır. 2023 yılsonu itibarıyla yaklaşık 6 milyar dolara ulaşması beklenmektedir.

Savunma sanayii ürünlerimizi ihraç ettiğimiz ülke sayısı 170’e, İHA ve SİHA’lar, kara araçları, deniz platformları başta olmak üzere ihraç edilen ürün çeşidi yaklaşık 230’a çıkmıştır. Türk savunma sanayii ürünlerimiz küresel düzeyde giderek ön planda yer almaya başlamıştır.
Savunma ve güvenlik birimlerimiz için, Savunma Sanayii Destekleme Fonu için ayrılan kaynağı da dâhil ettiğimizde, 2024 yılında 1 trilyon 133 milyar lira ödenek öngörmekteyiz. Bu tutarın merkezi yönetim bütçesi içerisindeki payı yüzde 10,2’ye karşılık gelmektedir.

Mahalli idarelerimizi güçlendirmeye devam ediyor, bu alanda ayırdığımız kaynağı da artırıyoruz. 2002 yılında 4,7 milyar lira olan büyükşehir ve diğer belediyelerimiz ile il özel idarelerimize ayırdığımız toplam kaynağı, 2024 yılında 859,6 milyar liraya çıkarıyoruz.
Bu kaynağın 2002 yılında yüzde 1,3 olan milli gelire oranını 2024 yılında yüzde 2,1’e yükseltmeyi öngörüyoruz.

Ayrıca, geçmiş yıllarda 5779 sayılı Kanunda yapılan düzenlemelerle başta belediyeler olmak üzere mahalli idarelerin nüfus ve diğer kriterlere göre genel bütçe vergi gelirlerinden aldıkları paylar iki defa oransal olarak artırılmıştır. Bunun yanı sıra, SUKAP, BELDES ve KÖYDES gibi projelerle mahalli idarelerin altyapı yatırımlarına karşılıksız kaynak aktarılmış, büyükşehirlerdeki bazı metro projelerinin yapımı merkezi yönetim bütçesi tarafından gerçekleştirilmiştir.
KÖYDES programı için 2024 yılında 6,9 milyar lira ödenek öngörürken, SUKAP programı için de 2,7 milyar lira kaynak ayırıyoruz.

Birçok alanda yatırımlarımıza hız kesmeden devam ediyor, afet bölgesine yönelik projeler başta olmak üzere, sulamadan, demiryollarına, havalimanlarından denizyolu yatırımlarına mevcut yatırımlarımızı tamamlamak ve yeni yatırımlar yapmak üzere kaynaklarımızı seferber ediyoruz.

2024 yılı bütçemizde sermaye giderleri için 787,9 milyar lira, sermaye transferleri için 649,7 milyar lirası afet konutlarının yapım giderlerinde kullanılmak üzere 720,8 milyar lira, yatırımları hızlandırma ödeneği için 84,1 milyar lira olmak üzere toplam 1 trilyon 593 milyar lira yatırım ödeneği öngörüyoruz. Bu tutar 2024 yılı bütçemizin yüzde 14,4’üne karşılık gelmektedir.

Hükümetlerimiz döneminde çalışan ve emeklilerimizin aylıklarında ve ücretlerinde enflasyonun oldukça üzerinde reel artışlar ve iyileştirmeler yapılmıştır. Asgari ücret Ocak ayında yüzde 54,7 ve Temmuz ayında yüzde 34 olmak üzere 2023 yılında kümülatif olarak yüzde 107,3 oranında artırılmıştır.

Bu artışla beraber, 2002 yılında 184 lira olan net asgari ücret, 2023 yılı Temmuz ayı itibarıyla 11.402 liraya yükseltilmiştir. Reel artış yüzde 303 olmuştur. Diğer taraftan, asgari ücretin gelir vergisi ve damga vergisinden istisna tutulmasına yönelik düzenlemeyi ilk kez 2022 yılında hayata geçirdik.

Bu kapsamda her bir çalışanımız için 2023 yılında istisna tutulan ve Devlet olarak almaktan vazgeçilen yıllık gelir ve damga vergisi toplam tutarı yaklaşık 21.500 lira olmuştur.

Çalışanlarımız için, 2023 yılı Ocak ve Temmuz aylarında dönemsel zamma ilave olarak oransal ve seyyanen artış yaparak en düşük devlet memuru aylığını 22.017 liraya yükselttik. Böylece 2023 yılında en düşük memur maaşında yüzde 141,8, ortalama memur maaşında yüzde 128,8 oranında artış yaptık.

2002 yılı Aralık ayı-2023 yılı Ekim dönemine bakıldığında ise en düşük memur maaşındaki reel artış oranının yüzde 192’ye, ortalama memur maaşındaki reel artış oranının ise yüzde 125’e ulaştığı görülmektedir.
Emeklilerimize yönelik olarak, Aralık 2022’de 3.500 lira olan en düşük emekli aylığını, Ocak 2023’te 5.500 liraya, Nisan 2023’te 7.500 liraya yükselterek yüzde 114 oranında bir artış gerçekleştirdik.
Emeklilerimizin bayram ikramiyesi 1.100 liradan 2.000 liraya yükseltilirken, emeklilerimize 5.000 lira tutarında bir defaya mahsus ödeme yapılması sağlanmıştır.
Ayrıca, sigortalılık başlangıç tarihi 8 Eylül 1999’dan önce olan vatandaşlarımızın yaş şartı aranmaksızın emekli olabilmelerine imkân sağlanmıştır.

2023 yılı Ocak ayından geçerli olmak üzere, kamu görevlilerimizin de ek göstergeleri artırılmış; öğretmen, hemşire, polis, din görevlisi, şube müdürü gibi birçok kamu görevlimiz 3.600 ek göstergeden yararlandırılmıştır.

Hükümetlerimiz döneminde her bütçede olduğu gibi, 2024 yılı bütçemizde de milletimizin bir kuruşunu dahi zayi etmeden, milletimizin her ferdinin refahını artırmak için kullanmaya devam edeceğiz.
Türkiye yüzyılının ilk bütçesini, etkili ve verimli bir biçimde uygulamaya koyarak ülkemizin kalkınmasına ve milletimizin yaşam standartlarının yükseltilmesine katkı sağlamayı sürdüreceğiz.
Tarihimizin en büyük afetinin yaralarını sararak şehirlerimizi daha dirençli hale getirirken, makro finansal istikrarımızı güçlendirecek ve kalıcı sosyal refahı artıracağız. Yeşil ve dijital dönüşüm başta olmak üzere teknolojik atılımlarımızı yeni seviyelere taşıyacağız.
Uygulanan para ve maliye politikaları ile hayata geçireceğimiz reformlarla ülkemiz ekonomik gelişmesini sürdürecek, uluslararası alanda sahip olduğu etkili pozisyonu ile kendi hak ve menfaatlerini ve mazlum milletlerin haklarını koruyacak, onların destekçisi olmaya devam edecektir.

Son 21 yılda gerçekleştirdiğimiz icraatlar ile sağlam bir altyapıyla girdiğimiz Türkiye Yüzyılında, On İkinci Kalkınma Planı ve uzun vadeli stratejimiz olan 2053 vizyonumuzla uyumlu bir şekilde, ülkemizin uluslararası konumunu güçlendirerek, güçlü ve müreffeh bir Türkiye olma gayesiyle çalışmalarımıza devam edeceğiz.