Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi görüşmelerine katıldı.
Burada konuşan Yılmaz, terörün demokrasinin, kalkınmanın düşmanı olduğunu belirterek, “Bazı arkadaşlarımız değindiler 'devlet' dediğimiz kavram 'meşru cebir tekelini elinde bulunduran bir insan topluluğu' olarak tarif edilir. Siyasetteki tarifi budur. Her kim ki terör adı altında, mafya adı altında, çete adı altında, hangi isimle olursa olsun hukuktan kaynağını almayan, meşru olmayan bir şekilde şiddeti, terörü kullanıyorsa hiçbir şekilde hukukla, demokrasiyle bunların bağdaştırılması mümkün değildir. Dolayısıyla bütün bu değerler çerçevesinde PKK, DEAŞ, FETÖ ve diğer tüm terör örgütlerini lanetliyorum.
Bu vesileyle bir kez daha aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyor, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı ve sabırlar temenni ediyorum. 22 ve 23 Aralık'ta maalesef 12 kahramanımız şehit oldu, yine 13 Mehmetçiğimiz yaralandı. 22 Aralık günü Pençe bölgelerinin güneydoğusunda çok önemli bir noktada olan Sur Tepe üs bölgemize bölücü terör örgütü unsurları tarafından sızma girişiminde bulunuldu. Çıkan çatışmada 6 kahraman silah arkadaşımız maalesef şehit oldu, 7 arkadaşımız da yaralandı. Şehitlerimiz yarın öğlen namazını müteakip ebedî istirahatgâhlarına defnedileceklerdir. 23 Aralık günü Pençe Harekât bölgesi güneybatısında kritik noktada bulunan 1740 ve 1754 rakamlı tepe üs bölgemize bölücü terör örgütü üyeleri tarafından sızma girişimi oldu, 6 kahraman Mehmetçiğimiz şehit oldu, 6 Mehmetçiğimiz yaralandı” dedi.
“Türkiye'nin o bölgelerde ne işi var?” söylemlerine şahit olduklarını ifade eden Yılmaz, “Bunu daha iyi anlayabilmek için sizi bölücü terör örgütünün Suriye’de, Irak’ta, kısaca bölgede yaşanan iktidar boşluğundan faydalanarak saldırılarını artırdığı 2015 yılına geri götürmek isterim. Hatırlanacağı üzere 2015'ten itibaren yurt içinde çok çeşitli illerimizde 'çukur hadisesi' dediğimiz hadiseler yaşandı, PKK/KCK-YPG terör örgütü saldırılarına muhatap kaldık. Yine bu dönemde hükümranlık yeteneğinden yoksun Irak ve Suriye sınırlarının kontrolden uzak olması nedeniyle oluşan hassasiyet, terör örgütü PKK-PYD/YPG ve onun destekçileri tarafından tam anlamıyla istismar edilmeye başlanmıştı. Bu açıdan baktığımızda işte tam da yanı başımızda teröristlerin böyle yuvalanması karşısında seyirci kalamazdık.
O günlerdeki saldırılarla ilgili ve kayıplarımızla ilgili birçok istatistik var, rakam var ama zaman açısından girmek istemiyorum. Hafızamızı bir yoklarsak o günlerde neler yaşadığımızı hep birlikte hatırlarız. Sınırlarımızın ve vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak, yapılan hainliklere bedelini ödetmek, bölücülere gereken cevabı vermek için çok boyutlu bir güvenlik anlayışı benimsedik. Bu kapsamda 2016 yılından itibaren stratejik bir öngörüyle terörle mücadelede kapsamlı bir konsept değişikliğine gittik, sınırlarımızda güvenliği sağlama ve terörü kaynağında yok etme stratejisini uygulamaya başladık. Bölücü terör örgütünün sınırlarımız güneyinde bir terör koridoru oluşturma hedefini sırasıyla Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekâtlarını icra ederek engelledik. Kurgulanan tuzağı bozduk, oynanmaya çalışılan oyuna karşı biz kendi hamlelerimizi yaparak tarihi birtakım inisiyatifleri gerçekleştirdik. Irak’ın kuzeyinde de sınırlarımızın ve halkımızın güvenliğini sağlamak için icra edilen Pençe Harekâtlarıyla 'Girilemez' denilen bölgelere girerek terör kamplarını yerle bir ettik. Bu operasyonlarla terör örgütünün hareket kabiliyeti kısıtlandığı gibi Irak sınırımızın kontrolünü ve emniyetini tamamıyla sınır ötesinden sağladık. Dolayısıyla sınırlarımız içindeki huzuru, güveni pekiştirmiş olduk. Bölgedeki varlığımız, terör örgütünün varlığının yok edilmesi ve ülkemize bir daha tehdit oluşturmaması esasına dayalı olarak sürdürülmektedir. Teröristle mücadele harekâtlarımız uluslararası hukuka uygun, meşru müdafaa kapsamında komşularımızın egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne saygılı olarak sadece terörist unsurlar hedef alınarak icra edildi ve edilmeye devam ediliyor” ifadelerini kullandı.
Yılmaz, hareket alanı kısıtlanan ve mağaralarda, sığınaklarda sıkışıp kalan terör örgütünün son iki gündeki saldırılarının Irak’ın kuzeyinde alan hâkimiyetini kaybedip nafile çırpındığının göstergesi olduğuna işaret ederek, “Bu saldırılar aynı zamanda teröristlerin üstlendikleri tüm bölgelerin kaybına karşı kendi taraftarlarına sözde bir mesaj verme gayretidir. Nitekim sözde elebaşlarının itiraflarıyla kendi aralarında ve yayın organlarındaki demeçlerinden örgüte katılım oranının azaldığı, firar sayısının arttığı, gelir kaynaklarının azaldığı ve başta erzak temini olmak üzere lojistik hususlarda sıkıntı yaşadıkları tespit edilmiştir. Tüm bunlar bu eli kanlı örgütün içinde olduğu gerçek durumu göstermektedir. Evet Irak’ın kuzeyinden son gelen haberler karşısında yüreklerimiz parçalandı ve büyük üzüntü yaşadık.
Acımız, terörle mücadelede sarsılmaz irademizi ve kararlılığımızı perçinlemekte, daha da artırmaktadır. Bu saldırılar sonrası Irak ve Suriye kuzeyindeki terör yuvalarına karadan ve havadan yapılan operasyonlarla çok sayıda hedef vurulmuş, ilk belirlemelere göre 30 terörist etkisiz hâle getirilerek şehitlerimizin kanı yerde bırakılmamıştır. Son yıllarda yaptığımız harekâtlarla -burada birçok rakam var ama yine vaktim mi dikkate alarak bunları geçiyorum- kahraman güvenlik güçlerimiz karşısında aciz kalan teröristler için artık hiçbir yer güvenli değildir. Nerede bir terörist varsa hedefimiz orasıdır. Bu hainlerin her saldırı girişiminde daha ağır darbeler alacakları ve Mehmetçiğin kahredici yumruğunu başlarında görecekleri hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekildedir. Operasyonlarımız, teröristler kimden destek alırsa alsınlar artan bir şiddetle ve yoğun bir tempoda aralıksız devam edecektir. Bizim mücadelemiz sadece terörledir, teröristledir. Bölgedeki istikrarsızlığın en temel nedeni ve kaynağı olan, aslında birbirinden hiçbir farkı olmayan PKK, PYD, YPG, SDG gibi örgütlerledir” şeklinde konuştu.