AYM, 2012 yılında, CHP'nin 7'inci Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na yönelik "çapsız", "ileri derecede geri zekalı" sözlerine ilişkin başvuruyu karara bağladı.

CHP'nin 7'inci Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 9 Ekim 2012 tarihindeki grup toplantısında, "Türkiye'nin yanında kim var? Hamas var, Barzani var, Katar var, Suudi Arabistan var. Denklemin diğer tarafına dönüyorum. Suriye'nin yanında, İran, Rusya, Çin, Brezilya var. Dünya nüfusunun yarısı var. Bu stratejik derinlik midir, yoksa stratejik körlük müdür? Böyle bir anlamsız dengenin içine Türkiye'yi sokan bir süreci bizim başımıza bela eden, çapsızlığı dünyada bilinen, bir Dışişleri Bakanı'yla yola çıkılırsa Türkiye'nin geldiği nokta budur. Bunun için engin bilgiye gerek yok. Bunu yapmak için ileri derecede geri zekalı olmak lazım" ifadesini kullanmıştı.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamasının ardından dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, kişilik haklarının hedef alındığını ve kendisine yönelik hakaret içerdiği iddiasıyla Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 50 bin TL manevi tazminat davası açmıştı.

Vahe Kılıçarslan'a hapis istemi! Çarptığı kadın felç kaldı Vahe Kılıçarslan'a hapis istemi! Çarptığı kadın felç kaldı

"Sert eleştiri niteliğinde"

İlk derece mahkemesi Kılıçdaroğlu'nun 4 bin TL manevi tazminat ödemesine karar vermişti. İlgili kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştu. Yargıtay'a göre, tarafların siyasi kimlikleri ve ihtilaflı ifadelerin sarf edildiği bağlam dikkate alındığında Kılıçdaroğlu'nun sözleri sert eleştiri niteliğinde olduğu belirtilmişti.

Bozma sonrasında ilk derece mahkemesi ilk kararında direnmişti. Direnme kararına ilişkin gerekçesinde mahkeme, ihtilafın odağındaki konuşmada geçen "çapsız" kelimesinin Türk Dil Kurumu'nun sözlüğündeki anlamını açıklamış, yine "ileri derecede geri zekalı" ifadesinin de tanımını yapmıştı. Mahkemeye göre; Kılıçdaroğlu'nun hükümetin sergilediği politik tutumu eleştirdiği esnada, Dışişleri Bakanı olan Davutoğlu'na karşı kullandığı "çapsız" ve "ileri derecede geri zekalı" şeklindeki ifadelerinin ifade özgürlüğü kapsamında ağır eleştiri olarak kabul edilmesinin, ''siyasilerin birbirlerine her türlü sözü söyleme özgürlüğünü doğurarak Türk toplumunda olumsuz tavır ve davranışların oluşmasına sebebiyet vereceği'' belirtilmişti.

Direnme kararı üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na gönderildi. Hukuk Genel Kurulu da direnme kararı yerinde gördü ve ilk derece mahkemesinin manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kararı oy çokluğuyla onamıştı. Onama kararında, Kılıçdaroğlu'nun Davutoğlu hakkında sarf ettiği “çapsızlığı dünyaca bilinen” şeklindeki ifadenin sert eleştiri mahiyetinde olduğu ve direnme kararının bu yönüyle yerinde olmadığı değerlendirilmişti. ''İleri derecede geri zekalı olmak lazım” ifadesinin aşağılayıcı ve küçük düşürücü olduğu, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği kanaatine varıldığı belirtilmişti.

Kılıçdaroğlu'na 30 bin TL ödenecek

Bunun üzerin Kılıçdaroğlu, 11 Mart 2022 tarihinde AYM'ye bireysel başvuruda bulunmuştu. Dosyayı inceleyen Anayasa Mahkemesi, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğin ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna, Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ''ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine'' karar verdi. Yüksek Mahkeme, Kılıçdaroğlu'na 30 bin TL manevi tazminat ödenmesini de hükmetti.

Yüksek Mahkeme'nin gerekçeli kararında dikkat çeken detaylar şöyle:

"Siyasi tartışmaların serbestliği demokratik toplum idealinin merkezinde yer alan bir ilkedir. İhtilafın odağındaki ifadeler hükumetin dış politikalarına sert bir eleştiri niteliğindedir. Ağır eleştiriler dahi siyasetçiler için oyunun kurallarının bir parçasıdır. Tarafların siyasi kimlikleri dikkate alındığında davacının hakkındaki söylemlere sıradan insanlara göre daha fazla hoşgörü göstermesi gerekir. Bu bağlamda ilave edilmelidir ki Anayasa Mahkemesi'nin daha önce birçok kez ifade ettiği üzere siyasetçiler arasında geçen tartışmalarda ifade özgürlüğünün kapsamı çok daha geniştir. Zira seçmenlerini temsil eden, onların taleplerini, endişelerini ve düşüncelerini politik alana aktaran ve çıkarlarını savunan, seçilmiş kimseler için ifade özgürlüğü özellikle değerlidir. Bu sebeple müdahale, eğer bir siyasetçinin üstelik muhalefet partisi genel başkanının ifade özgürlüğüne yönelik ise başvuruların çok daha sıkı bir denetimden geçmesi gerekmektedir.

Buna ilaveten davacı, farklı düzeydeki iletişim araçları ile hakkındaki sert ve ağır eleştirilere cevap verebilecek imkanlara da fazlasıyla sahiptir. Siyasetçi yönü olan kimselerin siyasi konumları gereği yazılı ve görsel basına ulaşması, bu konumda bulunmayan insanlara nazaran çok daha kolaydır ve bu kimselerin itibarını zedelediğini düşündüğü ifadelere karşı kendisini savunma imkanı fazlasıyla mevcuttur.

Bütün bu açıklananlara rağmen başvurucunun kullandığı dil ve üslubun davacı açısından rahatsız edici olduğu iddia edilebilir. Ancak bu noktada Anayasa Mahkemesi'nin kararlarında istikrarlı bir şekilde benimsediği gibi, demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğünün, sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil, aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğu unutulmamalıdır. Anayasa Mahkemesi yine pek çok kararında ifade özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiğini kabul etmiştir.

Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir."