Sokakta yaşayan köpeklerin öldürülmesini içeren yasa teklifinin önümüzdeki günlerde Meclis’e gelmesi bekleniyor. Öldürmenin çözüm olmadığına yönelik uzman uyarılarına ve halkın tepkisine rağmen kaygılar yatıştırılmış değil.

Daha önce birçok ülkede denenen ve başarısız olan hayvan katliamının çözüm olarak sunulması etik tartışmaları beraberinde getiriyor. Binlerce yıldır bir arada yaşadığımız canlıların haklarının hiçe sayıldığı yasa teklifinin dezenformasyon kampanyalarıyla şekillendirilmesi, toplumun psikolojisinin gözetilmemesi, mevcut yasa uygulanmadığı halde çözüme bu yasanın engel olduğu söylemleri tepkilerin odağında.

Köpeklerin insan yaşamındaki yerini ve genel çözüm önerilerini  Köpek Eğitim Uzmanı Veteriner Hekim Tarkan Özvardar’la konuştuk.

∗∗∗

Mesleğiniz gereği çok uzun zamandır hayvanlarla, özellikle de köpeklerle iç içe bir yaşam sürdürüyorsunuz. Sizin için hayvan, özel olarak köpek ne anlam ifade ediyor? 

Köpek evcilleşme sürecinin en üst basamağındaki canlı. Yani insana ilk yaklaşan, insanın kontakta olduğu ilk canlılardan biri ve aile içerisine artık penetre olmuş bir canlı olduğu için tabii ki benim de bir veteriner hekim olarak en çok muhatap olduğum canlılar, küçüklüğümden beri köpeklerdi. İnsanla dirsek temasının yoğunluğu, bir zamanlar avcı olan köpeklerin şimdi insana bağlı ve toplayıcı pozisyonda olmasına neden olmuştur.

Tarkan ÖZVARDAR
Köpek Eğitim Uzmanı ve Veteriner Hekim

Köpekler binlerce yıldır insanlarla, dolayısıyla söylediklerinizden, köpeklerin aslında "doğası gereği saldırgan" olmadıklarını mı anlamalıyız?

Köpeklerin doğası gereği saldırgan olduğu gibi bir yaklaşımda bulunmak yanlış olur. Her canlı kendi bölgesini, çocuklarını, ailesini koruma yönünde bir tavır sergiler. Tıpkı insanlarda olduğu gibi. Sadece sokakta yaşamak, tehlikelerle çok fazla yakınlaşmayı beraberinde getirdiğinden dolayı biraz daha gergin bir yaşantı oluyor köpekler için.

Köpekler tabii ki doğaları gereği korumacı tutumda olabilen, bölgeci tutumda olabilen canlılar. Fakat köpek konusunda en önemli olan nokta, köpek bir sürü hayvanı değil. Hep böyle lanse edilir ama aslında köpek, kelime anlamı olarak bir sürü hayvanı değil. Mesela koyun sürü hayvanı; örneğin, 100 tane koyununuz vardır, başka bir yerden 100 koyun daha alır, aynı merada otlatırsınız. Köpekte böyle bir şey yapamazsınız. Bu nedenle barınaklar zorlama yerlerdir.

Köpekler akrabalık ilişkileri içerisinde klan halinde yaşarlar, gruplar halinde... İşte o gruba alayım, bu gruba ekleyeyim yapabileceğiniz canlılar değillerdir.

İsrail savaşı yeni bir ülkeye taşıdı! Füzeler peş peşe ateşlendi İsrail savaşı yeni bir ülkeye taşıdı! Füzeler peş peşe ateşlendi

Peki, saldırgan yahut agresyonu olan köpeklerin eğitilmesi, rehabilite edilmesi mümkün değil mi? Bu davranışlar kontrol altına alınamaz mı?

Saldırganlık ve agresyon, duruma göre elbette tedavi edilebilir bir şey. Ama tabii bunun için gerçekten yetkin kişilerin ve doğru düzgün rehabilitasyon merkezlerinin kurgulanması gerekiyor.

Agresyonun kökeninde ne olduğunun tespiti çok önemli. Seksüel anlamda bir agresyon mu var, territorial (bölge korumacı) mı? Yoksa genetik birtakım şeyler mi var? Bunların tespit edilmesi gerekiyor. Bazı agresyon modellerinin -özellikle genetik kökenli olanlar- eliminasyonu çok zor. Bu köpeklerin mutlaka izole edilmesi gerekebilir rehabilitasyon merkezlerinde. Ama tabii ki agresyon olarak adlandırılan birçok şey aslında agresyon değil ve rehabilite edilebilir şeyler.

Köpek gözünden bakalım; bazı köpekler yaşamını sokakta sürdürüyor, bir kısmı buna uyum sağlamış ve mahallenin bir ferdi olmuşlar. Bir köpek, yaşam alanından koparıldığında ne hissediyor, ne yaşıyor?

Köpekler alanlarına ve sahiplerine ya da insanlarına bağlı olan canlılardır. Dolayısıyla ortamlarından koparılmak, sahiplerinden uzaklaştırılmak onlar için ciddi anlamda travmatik bir şey. Çok yüksek anksiyete oluşmasına neden olabilecek bir şey. O yüzden toplayıp barınaklara götürmek, özellikle barınak gibi çok yüksek gergin dinamiklerin olduğu ortamlara götürmek son derece yanlış.

Literatürü, dünyadaki gelişmeleri takip eden birisiniz. Sokakta yaşayan hayvanların popülasyonu konusunda dünyada hangi yöntem başarı sağladı?

Geçmişte tüm dünyada en çok uygulanmaya çalışılan yöntem öldürmek, yok etmek yönündeydi. Tabii ki uygulayan ülkelerdeki sonuçlar, özellikle Romanya örneği çok nettir. Bunu yaptılar fakat popülasyon, aynı dinamiğe bir iki sene içerisinde tekrar ulaştı. Dolayısıyla bu kesinlikle bir çözüm değil. Etik de değil.

Türkiye’de çözüm nasıl sağlanır, sizin önerileriniz neler?

Tek bir çözüm var; kısırlaştırmak, aşılamak ve bulundukları bölgede yaşatmak. Bu kısırlaştırma ve aşılama programlarıyla bir 10 yıl içerisinde bir tane sokak köpeği kalmaz. Çünkü bir sokak köpeğinin sokakta yaşam süresi ortalama bir buçuk iki yıldır. Daha fazla değil. Başına mutlaka bir şey geliyor zaten. Ya hastalanıyor ya kaza geçiriyor vb. gibi…

İnsanların mutlaka eğitilmesi gerekiyor, özellikle Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredata alması, çocukların eğitilmesi çok önemli.

Tabii ki başka konular da çok önemli. Özellikle kırsalda serbest dolaşımda olan köpeklerin engellenmesi gibi. Yani sahiplerinin gece bıraktığı, gündüz bıraktığı köpekler var ve bu hayvanlar evlerine dönüp beslenen köpekler olduğu için üreme konusunda avantajlılar, güçlüler. Bunlar popülasyonu çok ciddi şekilde artırıyorlar. Bunların kısırlaştırma vb. yollarla engellenmesi gerekiyor. Merdiven altı üreticilerin kesinlikle engellenmesi gerekiyor. Hatta üretime sınırlandırma getirilmesi gerekiyor. Sadece emniyet birimleri vb. için iş köpeklerine üreme hakkı verilmeli, diğerlerine verilmemeli. Bunların hepsi oldukça önemli.

Editör: UHA HABER MERKEZİ