Numeroloji bilimi, köklerini Pisagor’un düşüncelerinden ve Gnostik felsefeden alır. Pisagor’un meşhur ifadesiyle, “Evrende her şey sayılarla ilişkilidir.” Ona göre, en küçük varlık bile belirli ölçülerle, bir düzen içerisinde var olur; yani her şeyin ardında bir matematiksel sistem yatar. 0 ve 1’in varlığıyla şekillenen evren, bu mantıkla okunabilir bir düzene sahiptir. Pisagor’un, “Evren ve döngüler sayılarla kodlandıysa, insanlar da bir sayı sistemiyle mi kodlanmıştır?” sorusu, numerolojinin doğuşuna ilham vermiştir.
Her harfin sesinde, fiziksel düzlemde ölçülebilir bir frekans ve sayısal karşılık bulunur. Bu yüzden ismimiz, soyadımız ve doğum tarihimiz rastgele değil; belli bir düzene, enerjiye ve anlam bütünlüğüne sahiptir. Bu sistem sadece bireyler için değil; ülkeler, markalar ve kuruluşlar için de geçerlidir. Her ismin ve tarihsel başlangıcın kendine has bir enerjisi vardır.
Türkiye, hem kültürel zenginliği hem de ruhsal gelişim açısından önemli bir enerjisel potansiyele sahiptir. Son yıllarda, özellikle 2000’li yıllardan itibaren, bu topraklarda bir yenilenme ve yükseliş süreci gözlemlenmektedir. Bu dönemde doğan nesillerin, genellikle ruhsal açıdan özel görevlerle donatıldığı ve ülkeyi daha ileriye taşıma potansiyeline sahip olduğu düşünülür.
Anadolu ise kadim zamanlardan bu yana yaşamın başladığı ve sonlandığı bir ruhsal merkez olarak görülür. Bu topraklarda dünyaya gelen her birey, buranın güçlü karmasını ve enerjisel mirasını kabul ederek bedenlenir. Bu da onların hem bireysel hem toplumsal anlamda önemli sorumluluklar taşıdığına işaret eder.
Numerolojide her harf ve rakamın bir çakra karşılığı vardır.
9: I/İ, R
8: H, Q, Z
7: G/Ğ, P, Y
6: F, O/Ö, X
5: E, N, W
4: D, M, V
3: C/Ç, L, U/Ü
2: B, K, T
1: A, J, S/Ş

Ülkemizin numerolojik karmasına baktığımızda;
(Bunun için sesli harflerin karşılık geldiği rakamları toplarız.)
Türkiye Cumhuriyeti
Ü(3) + İ(9) + E(5) ve U(3) + U(3) + İ(9) + E(5) + İ(9)= 17 + 29 = 8 + 11= 19'a ulaşırız.
Aynı zamanda ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün de numerolojik analizi 11+8=19 tekamül yoluna sahiptir ve bu tesadüfi değildir.
Ülkemizin çakra dökümüne baktığımızda, 1 ve 6. çakramız boşta kalır. 3 ve 9. çakramız ise çok yoğun kodlanmıştır. 1. çakra; ‘ben’ diyebilme bilinci, bağımsızlık, iddialı olmak, eril enerji, adrenalin, yaratıcılık, özgüven, öncülük etmek ve liderlik enerjisi ile ilgilidir. 6. çakra ise; sevgi, uyum, denge, aydınlanma, iç huzur, zarafet, güzellikler ve tamamlanmayı temsil eder. İyileşme, öğrenme ve büyümedir.
Birinci çakramızda olumsuz enerjilerin hakim olduğu durumlar; liderlerin ilahi eril bilince ulaşmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu çakra ile ilgili sık karşılaşılan sorunlar arasında güven eksiklikleri, mutsuzluk, aşırı ve gereksiz harcamalar, fanatizm, haklı olma takıntısı, eleştiriyi kaldıramama, öfke problemleri, sabırsızlık, kıtlık bilinci, bağımlılıklar ve tembellik yer alır. Ayrıca, bireysel kimliğin oluşmaması, kendini tanımadan aile kurma ve doğru fedakarlık dengelemeleri yapamama da bu çakrayla ilişkilidir.
Altıncı çakramızda ise olumsuz enerji durumları; her şeyin aşırı detaylarına takılma, eleştirel tutum, özgüven eksiklikleri, barış ve uyum yaratamama, kaygı ve endişe, başkalarının hayatına gereksiz müdahale etme, kaba kişilikleri güçlü kabul etme gibi durumları doğurur.
Bu çakraların şifası, kişinin kendini geliştirerek özgüven kazanması, başarılı olduğu alanlarda ilerleme kaydetmesi ve sanatla, şifa alanlarında faaliyet göstermesiyle sağlanabilir. Türkiye, dünyada en fazla 9. çakra enerjisini taşıyan ülke olarak, manevi ve ruhsal açıdan önemli kişiliklere, evliyalara ev sahipliği yapmış ve yoğun bir şifa enerjisi taşır. Bu enerjiyi yükseltmek için, dişil enerjisi güçlü olan, doğum, bakım, besleme, büyütme ve bereket enerjilerine sahip topraklarımızı en verimli şekilde kullanmamız ve dişil alana değer vermemiz gerekir. Dişil alan burada halk, kadınlar, sanat ve tarım gibi unsurları ifade eder.
Anadolu, ilginç bir şekilde harfleriyle de bu enerjiyi temsil eder. "A" ve "O" harfleri, 1. ve 6. çakramızdaki eksiklikleri tamamlar. Anadolu, ruhsal ve sezgisel bilgeliğimizin açığa çıkacağı, doğum sancılarıyla uyanışlar yaşayarak, dünyanın özel ve gücünden korkulan bir bölgesi olma özelliği taşır. Eğer bu bölge gereken değeri görürse, dünyaya ışık tutacak bir potansiyeli barındırır.
Anadolu, doğu ve batı, eril ve dişil, sanat ve teknoloji, mantık ve sezgi, güç ve sevgi, maneviyat ve bilim gibi zıt kutuplar arasında bir köprü işlevi görür. İçinde bulunduğumuz yıl, 2+0+2+5=9 yılıdır. Kova Çağı'na doğru ilerlerken, ülkemizin 9. çakrası aktif olmaktadır. Bu yıl, önümüzdeki yıllarda tüm bu sentezi doğru bir şekilde yaşamaya hazırlanıyoruz. Ancak bu çakranın doğumunu gerçekleştirmek ve ışığa kavuşabilmek için bir doğum sancısından geçmemiz gerektiği unutulmamalıdır. Bu alandaki gölgeler; adalet, vicdan, ahlak, maneviyat ve merhametle ilgilidir. Bu alanı doğru kullanmak, büyük bir dönüşümü başlatacak ve bizi yüksek bir frekansa, yeryüzüne rehberlik etmeye taşıyacaktır. Bu dönüşümü gerçekleştirecek olanlar ise 8 ruh güdüsüne sahip olanlar ve 11 ruh güdüsüne sahip indigo ruhlardır.





