GÜNDEM

Türkiye'de 5.200 Yıllık Ağrı Kesiciler Keşfedildi! Dünyanın En Eski Tedavi Yöntemleri Ortaya Çıktı

Eskişehir'in Seyitgazi ilçesinde devam eden kazı çalışmalarında günümüzden 5 bin 200 yıl öncesi yaşama dair çok önemli buluntular elde edildi. Kazı Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Murat Türkteki keşfedilen kalıntılarla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Abone Ol

Eskişehir’de süren arkeolojik kazılarında yeni bulgulara ulaşıldı. Seyitgazi​ ilçesinde M.Ö. 3500 ile 1900 yılları arasında 1600 yıl kesintisiz yerleşik hayat sürülmüş olan Küllüoba yeni kalıntılar bulundu. Kazı Başkanı Prof. Dr. Turan Efe ile Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi (BŞEÜ) Arkeoloji​ Bölümü Başkanı ve Kazı Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Murat Türkteki'nin öncülüğündeki 35 kişilik ekip günümüzden 5 bin 200 yıl öncesi yaşama dair çok önemli buluntulara rastladı.

Küllüoba'da gerçekleştirilen çalışmaları yerinde inceleyen BŞEÜ Rektörü Prof. Dr. Kaplancıklı, Kazı Başkanı Prof. Dr. Murat Türkteki'den çalışmalar hakkında bilgi aldı. Çalışmanın yapıldığı alan günümüzden 4 bin 500 yıl öncesinde şehir olarak nitelendirilecek yerleşim yeri olduğunu ortaya koyuyor.

DÜNYANIN BİLİNEN EN ESKİ AĞRI KESİCİLERİ BURADA

Kazı Başkanı Prof. Dr. Türkteki'nin verdiği bilgilere göre; MÖ 2500'lerden itibaren Eskişehir​ bölgesi üzerinden Suriye-Kilikya ve Mezopotamya ile Kuzeybatı Anadolu arasında gerçekleşen ticari ilişkileri gösteren çeşitli yağ, ilaç şişeleri ve metal eşyalar Küllüoba'da bulundu.

Küllüoba'da Erken Tunç Çağı'nın başlangıcına tarihlenen mezarlık alanın Batı Anadolu'da bilinen en erken yerleşim dışı mezarlık alanı olup burada farklı ölü gömme geleneklerinin diğer bir değişle farklı kültürlerin bir arada yaşadığı anlaşılmaktadır.

Kazı çalışmalarında bulunan bazı özel kaplar üzerinde gerçekleştirilen analizler neticesinde dünyada bilinen en eski ağrı kesici kalıntıları (söğüt ağacı kabuğundan elde edilen salisilik asit vb.) ve bitkisel ilaç kullanımına dair diğer kanıtlar Küllüoba'daki varlığını göstermiştir. Son yıllardaki çalışmalar ise Küllüoba'da sıra dışı bir durum olarak höyüğün batı kesimindeki tüm yapıların özellikle steril bir toprakla gömülmüş olduğunu göstermiştir.