Ünlü oyuncu Vural Çelik, 51 yaşında hayatını kaybetti. "Bir Demet Tiyatro", "Avrupa Yakası", "Yahşi Cazibe" ve "Seksenler" gibi birçok yapımda rol alan Çelik'in ani vefatı sanat camiasında üzüntüyle karşılandı. En son 3 gün önce hastanede çektiği bir videoda, "Bu hastaneye geldiğim kadar dizi çekseydim şu anda yatım katım villam olurdu" diyen Çelik'in bir süredir kalp rahatsızlığıyla mücadele ettiği öğrenildi.Levent Barbaros Hayrettin Paşa Camii'nde öğle namazını müteakiben kılınan cenaze namazından sonra, Kilyos Mezarlığı'na defnedilen Vural'ın ailesi, yakınları, sevenleri ve rol arkadaşları da orada bulundu. Cenaze törenine Birol Güven, Yavuz Seçkin, Ceyhun Fersoy, Sarp Apak, Pınar Altuğ, Şoray Uzun gibi pek çok rol arkadaşı da katıldı.
GÖZYAŞLARI SEL OLDU: "HAYIR BU KABUS, GERÇEK DEĞİL"
Cenazede annesi ve kız kardeşi duygu dolu anlar yaşadı. Tabuta sarılan kız kardeşi, “Ne olur kalk abim! Böyle şaka olmaz kalk!” diyerek gözyaşlarına boğuldu. Annesi ise "Yavrumun yanından almayın beni" diyerek feryat etti.
CEYHUN FERSOY: "YALNIZLIĞI KENDİ SEÇTİ"
Ceyhun Fersoy, "Evinde bir video paylaşmıştı. 'Zengin olabilirsiniz, fakir olabilirsiniz ama yalnız olmayın' diye bir video paylaşmıştı. Yalnızlığı kendi seçti ama... Biz sürekli onunla konuşuyorduk. 'Hadi abi hiç değilse hayatında bir nefes birisi olsun. Elini tutacak, birlikte zaman geçirebileceğin birisi olsun diye ama... Mekanı cennet olsun" şeklinde konuştu.
YAVUZ SEÇKİN: "ÇOK ARKADAŞINIZ VAR GİBİ GÖZÜKÜR AMA YALNIZSINIZDIR"
Yavuz Seçkin, "Güzel kalbi olan fakat yalnız bir arkadaşımızdı... İçine kapanık, ufak tefek yalnızlıkları olan güzel bir arkadaşımdı, kardeşimdi... Arada mesajlaşır, şakalaşırdık telefonda... Yalnızdı ama...Biliyorsunuz bizim bulunduğumuz sektörde etrafınız çok kalabalık gibi görünür, etrafınızda çok dostunuz arkadaşınız varmış gibi görünür. Hissedersiniz ama aslında yalnızsınızdır. Vural bu yalnızlığı yaşıyordu" ifadelerini kullandı.
PINAR ALTUĞ: HER GİDEN CANIMIZI YAKIYOR
Pınar Altuğ üzüntüsünü dile getirerek, "Bu işin yaşı yok, kararını biz vermiyoruz ama her giden canımızı çok yakıyor, bu ara üst üste geldi" dedi. Artan kalp krizleriyle ilgili konuşan Altuğ, "Ben tabii ki doktor değilim. Endişelerimiz var, o panikle aşıları olduk. İyi mi ettik, kötü mü ettik, hiç bilmiyorum" şeklinde konuştu.
ŞORAY UZUN: "YALNIZ YAŞADI, YALNIZ VEFAT ETTİ"
Oyuncu Şoray Uzun şöyle konuştu: "Hepimiz çok üzgünüz, çok şaşkınız. Kaderi böyleymiş, vadesi bu kadarmış. Çok seviyorduk onu... Vural'ın bir hayatı vardı, kendi tercihleri vardı. Yalnız yaşadı, yalnız vefat etti. Bu onun tercihiydi, böyle düşünmek isterim. Sağlık sorunlarıyla uğraşırken biraz yalnız kaldığını düşünüyorum."
SARP APAK: "YALNIZLIK, SEKTÖRÜN BİR PARÇASI"
Oyuncu Sarp Apak şunları söyledi: "Bizim sektörün, şöhreti tatmış insanların nasıl çıkış dönemleri varsa tekdüze ve tek kalma dönemi de var. Hayatın bir parçası, sektörde böyle bir şey var. Yalnızlıktan kim korkmaz? Ben sevmem. Bugün görevimiz Vural Ağabey'e son görevimizi yerine getirmek."
RÖPORTAJINDA ACILARLA DOLU HAYATINI ANLATMIŞTI
Vural Çelik, 2013 yılında Ömür Gedik'e verdiği röportajda; özel hayatına dair merak edilenleri anlatmıştı: "Ben 11 yaşında, kardeşim 9 yaşındaydı; babam bizi gözleri görmeyen bir kadına bırakıp gitti. Hiç aramadı. Bazen camiada bizim dünyadan insanlar haber olur, babasını görmüyor ve bakmıyor diye. Onlara hayırsız derler ama çoğu hayırsız değil. Baban sen çocukken anneni terk etsin, başka kadınlara gitsin, sonra sen büyü, toplum içinde yer ve unvan kazan, o zaman ortaya çıksın! Her zaman öfkeliyim, 2005'te öldü zaten.
"GÖZLERİ GÖRMEYEN BİR KADIN BÜYÜTTÜ BİZİ"
Baba olmayı istemekle beraber bundan korkuyorum. Belleğime o kadar işlemiş bir acı ve kader var ki... Yanlış bir seçim yapıp, çocuğumun ayrı anne baba ile büyümesinden korkuyorum.
Gözleri görmeyen bir kadın büyüttü bizi. O kadın ne başkasıyla evlendi, ne başka erkek girdi hayatına, hayatını bize adadı. Yemedi yedirdi, giymedi giydirdi. Ayakkabısı delik diye içine poşet giydiğini bilirim fabrikaya giderken. Nasıl tapmazsın bu kadına? Gençliğinde, fabrikada çalıştığı dönemde gözleri rahatsızlanmış. Gittiği doktor gözlük vermiş, takmamış. Dayımda da aynı hastalık var; tavuk karası... Dayım gözlüğü iyi kullanarak bertaraf etmiş ama anneminki ilerledi. Şu an sokakta tek başına yürüyemeyecek kadar ileri. Çok uzun yıllar olduğu için o da biz de artık alıştık. Ara ara iyi haberler duyuyoruz, heyecanlanıyoruz ama sonra olmuyor. Kader...
"MÜTEVAZİ BİR HAYAT YAŞIYORUM"
Benim için dünyanın hiçbir unvanı ya da varlığı önemli değil. Mütevazı, küçük bir hayat yaşıyorum zaten. Önemli olan annemin mutluluğu. O her zaman "Oğlum ben senden razı oldum, Allah da senden razı olsun" der. Dünyanın en büyük mutluluğu bu işte... Bunun dışında hiçbir dünya nimeti umrumda değil.Hayatıma girecek kadının anneme karşı ufacık bir tavrı, yaptığı küçücük bir mimik beni yıkar. Hatta aşkımı bitirir. Belki psikolojide de bu bir rahatsızlıktır, bilmiyorum
"LİSE 2'DEN TERKİM, ÜNİVERSİTE OKUMADIM"
Lise 2'den terkim. Üniversite okumadım, Levent Kırca'da alaylı oldum ama üniversitede astronomi ya da bilgisayar okumak isterdim. Oyuncu konservatuvarlı olmak zorundadır diye de düşünmüyorum. Tarihe bak, büyük başarılar göstermiş alaylı insanlar vardır. Çünkü bu, tanrısal bir yetenektir.
Çocukken oyuncu olmayı düşünmedim ama hep taklitler yapardım. Hatta komşularımız "Vural sen çok komiksin, tiyatrocu olsana" derlerdi. Sonra Levent Kırca'ya gittim, "Yanınızda yetişmek istiyorum" dedim ve başladık. 1 yıl sonra Yılmaz Erdoğan ve Necati Akpınar ile tanıştık. Benim taytay dönemimde elimden tutan insanlardır onlar. Yılmaz abiye özel bir gönül bağım vardır. "Sen hiç Ateş Böceği Gördün mü?" oyununda benim için bir sahne yazdı. O eserin sahnesinde bana yer verdi, büyük gururdu. "Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım" filmi ile Bursa Film Festivalindeyiz. Fatma Girik girdi salona, ilk kez görüyorum kendisini. O dönemde "Avrupa Yakası"nda da oynuyorum. "Seni öpmeden geçemem" dedi. Dünyanın en büyük mutluluğu budur. Yasemin Yalçın, Demet Akbağ, Yılmaz Erdoğan, Levent Kırca, Nejat Uygur gibi en büyük sanatçıların ya yanındaydım, ya perdenin arkasındaydım, ya afişlerini astım ya da aynı sahnedeydim.
"ŞÖHRET ÖYLE ÇOK GÜZEL BİR ŞEY DEĞİL"
Şöhret beni hiç etkilemedi. Ukalalık olarak algılanmasın ama gittiğim her yerde insanlar "Ağabey sen ne kadar mütevazısın" diyor. Bodrum'da bir otelin garsonu kızdı bana, "Sen ne biçim bir adamsın, insan biraz sanatçı gibi davranır, bu ağır başlılık, mütevazılık nedir" dedi. Ama şöhret öyle çok güzel bir şey değil. İnsanların gözünde güvensiz oluyorsun. Geçmişte oyuncuların şahitliği bile kabul edilmezmiş mahkemelerde. Şimdi birisinden hoşlanıyorsun, ama inanmıyor sana."